Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Temmuz 2011 Salı

Kendinizden Mideniz Bulandı mı Hİç ?

Kendinizden, yaptıklarınızdan nefret ettiğiniz, midenizi bulandırdığınız, hatta kustuğunuz oldu mu? Benim oldu. Hatta bir tanesinde dakikalarca kustum. İşte böyle bir durumu şu anda da yaşamaktayım. İçimde bir yerlerde hıçkırıklara boğulmuş bir kız çocuğu var ve midem bulanmakta. İsterseniz ilk önce o dakikalarca tuvaletten çıkamayışımın sebebini anlatayım. Eşimden kurtulmak için çıktığım duygusal arınma yolculuğumun bir durağında aslında ne kadar da materyalist olduğumu ve para için kendimi bile satabileceğim gerçeği ile yüzleştiğimde yüzüme sanki babamın o silleli tokadı çarpmıştı. Bir an şoka girmiş ve ardından lavaboya koşup kusmuştum içimde hiç bir şey kalmayana kadar. Bu durum sadece bir potansiyeldi ve geçmiş yaşantılarımda yediğim bir halttı. O yüzden bu yaşamıma da getirmiştim. Bir an kendimi o haltı yerken gördüm ve hoooop lavabo ve gözyaşları. Aslında bu hayatımda çok da güzel yetiştirilmiş, edepli, adaplı bir bayan olarak ben yüzleştiğim şeyi bir süre kaldıramamıştım. Ama güçlüyümdür ben. Onu da atlattım, daha niceleri gibi. İnanın karmik getirdiğimiz bir sürü duygumuz ve potansiyelimiz var. Mesela ben geçmiş yaşantılarımda hiç de öyle iyi biri değilmişim. Yemediğim halt, kırmadığım ceviz kalmamış. Siz yüzleşebilir misiniz böyle bir şeyle. Tavsiye ederim. Ruhunuzun bundan sonraki durumu için faydalı. İşte bugün aynı olayın hafifini yaşıyorum. Peki, nasıl geldim bugüne. Anlatıyorum hazır mısınız? Yaklaşık iki ay önce Zonguldak’tan aynı zamanda da kolejden bir arkadaş beni face de ekledi. Ben herkesi severim sohbet ederim. Neyse onunla da ettim ne de olsa hemşerim hem de aynı okuldan biri olduğu için de ayrı baktım ona. Telefonumu vermekte sakınca görmedim. Arada arardı beni. Ben aramadım hiç. Zonguldak’tan , arkadaşlardan konuşuyorduk başka da bir şey yok. Sonra işin rengi değişti. Arkadaş tacizci biraz da sapkın çıktı. Bana etmediği küfürler kalmadı istediği olmayınca. Canım sıkıldı çok. Nasıl olurdu benim frekansımdaki biri böyle bir durumla karşılaşırdı. Sensey’ime anlattığımda içimdeki tacizci sapkın tarafımdan özgürleşmem gerektiğini söyledi. Evet, yaptım da. Arındım da dün gece. Fakat sabah kalktığımda mide bulantım tavandaydı. Kim bilir kimlere neler yapmıştım geçmiş yaşamlarımda. Bir türlü kabullenemiyordum. Bazen kaldırmam zor oluyor. Anladım ki kabul vermem lazım yaptığım bütün sapkınlıklarıma ve taciz edilmelerime ve seçim yapmalıyım. Artık bunlardan özgür tarafımı seçeceğim yazım bitsin.
Yoldaşlarım inanın başımıza gelen her şeyin bir sebebi var. Farkında olmalıyız. 2012 gelmeden bunlardan arınmazsak başımıza çorap örecekler. Bakın ben direkten döndüm. Böyle insanlar çok. Bundan sonra beni aramaz. Enerjisel bağımız koptu kendisiyle.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, içimdeki kız çocuğu biraz sakinledi size içimi dökünce. Ama midem çalkantılı hala. Geçecek, birazdan…
Sizi seviyorum bütün ağır yüzleşmelerimi, onların karşısında kaya gibi duruşumu ve enerjimi dönüştürmemi sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı