Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

9 Aralık 2012 Pazar

Ayıyım Ben Ayı :)

 
Sevgililer,
Hani hep maymundan evrimleştiğimizi varsayalar, ya da hepimizin içinde bir hayvan olduğuna inanılır ya sizin görüşünüz nedir?
Maymundan geldiğimiz durumu bana pek gerçekçi gelmiyor ama içimizde birer hayvan olma ihtimali var.
Mesela, benim içimde kesinlikle küçük bir ayı var.
Yanlış anlamayın sakın, gerçek ayıdan bahsediyorum.
Millet şöyle bir düşünse belki kendini yunus, kuş, kedi gibi naif hayvanlarla özdeşleştirir ama yok ben kesin ayı kardeşlerimle özdeşim.
Ayı kardeşlerim gibi ben de kışı sevmem. Soğuktan haz etmem. Evden çıkasım gelmez.
Her sabah yataktan kalkarken kışın okullar tatil olmalı modunda kalkarım.
Sabahları genelde sakin, huzurlu uyanırım.
Eve ve sokağa derin sessizlik hâkimken alıp mis kokan kahvemi balkona çıkıp sessizliğe karışırım.
Ama kış gelip, buz gibi nefesini üfleyince ortak olamıyorum sessizliğe.
Bedenim hemen tepki veriyor, keyif yapamıyorum.
Ağaçlar sararmış yapraklarını birer birer dökerken içimden de sanki enerjim eriyip gidiyor.
Halsiz, sürekli üşüyen ve uyuşuk bir insana dönüşüyorum.
Şu anda her zamanın tersine yazımı içeride yazıyorum. Temiz havayı teneffüs edemiyorum.
Kış zamanı içimdeki ayı kardeş ilkbahar gelinceye kadar uykuya çekiliyor.
Okuldan çıkınca dışımdaki ben şöyle sahile inip, hırçın denizi seyredip sakinlemek istediği her seferinde içimdeki ayı isyan çıkartıyor ve ancak sarı dolmuşlara kadar yürüyüp evin yolunu tutuyorum.
Sıcacık evime girdiğimde çok mutlu oluyorum.
Bir süredir alış veriş yapacağım ama olmadı.
Sıcağı seven ben alışveriş merkezlerini, içindeki uğultuyu sevmiyorum.
Kendimi orada hapismişim gibi hissediyorum.
İçim ne kadar ayı ise dışım bir o kadar özgür kuştur.
Ne varsa sokakta var ama soğuk engelliyor beni. Engellerimizi aşmalıydık değil mi?
Dedim ya ayıyım ben ayı.
Şu an odamın camına vuran güneş içimdeki ayıyı uyandırıyor.
Güneşi seviyorum. Güneş ruhumun yaşama kaynağı.
Bazen kesinlikle yaz ve kış sıcak bir memlekette yaşasam mı diyorum ama İstanbul’umu bırakmak mı? Nooooo.
İstanbul’da ne yapıyorsun der gibi olduğunuzu hissediyorum. Aslında şu sıralar hiçbir şey.
Bu şehir insanı kendine tutsak yapıyor. Havasından mıdır suyunda mıdır, efsunlanıyorsun işte.
Bu arada güneş iyiden iyiye odamı aydınlatmaya ve ısıtmaya başladı.
En iyisi mi ben kalkıp kendimi sokağa atayım. Belki üç beş şey de alırım kendime.
Katılır mıydınız bana? Birlikte deniz kenarında sıcacık kahve içer, sohbet ederdik.
Orada hava nasıl?
Kışta mı, baharda mı, yazda mısınız?
Bana anlatır mısınız?
Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız hep iyi olsun olur mu?
Bendeniz içinde küçük bir ayı ile yaşayan Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı ilkbaharda neşe ve heyecanla uyanışımı sevdiğim gibi.
Hatırlayın, aslında hepiniz birer ilkbaharsınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı