Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Aralık 2012 Perşembe

Saat 21:33

20 Aralık Saat 21: 33
Sevgililer elimde Bomonti bira şişem, kulağımda Sezen Aksu şarkıları 21 Aralığa girmeye saatler kala geçmişi, anılarımı, üzüntülerimi, anımsıyor bir yandan ağlıyor, bir yandan gülümsüyorum.
Aslında şarap içecektim ama ayık girmek istiyorum zira şarap fena çarpar beni.
Küçüğüm daha çok küçüğüm bu yüzden bütün hatalarım.
Doğruluğuna inandığımız ne çok hatalar yaptık değil mi Canlar?
Övünmem bu yüzden.
Sonradan pişman olduğumuz yaptıklarımızla, hatalarımızla övündük.
Ne kadar az yol almışım, ne kadar az yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan kocaman rengârenk geçici oyuncak zaferler
Aslında hamken nasıl olmuş zannettik kendimizi ve zafer nidaları attık.
Sonunda yenilgilerimize gözyaşı döktük.
Küçüğüm daha küçüğüm bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Aslında gururumuz yüzünden hiç göstermediğimiz ne çok endişemiz, korkumuz vardı ve sert duvarlarımız arkasında ne kadar savunmasızdık.
Ne aşklar, ne sevişmeler yaşadık.
Bazen de âşık olduğumuzu sandık.
Sonunda tam tersini yaşadığımız boyumuzdan büyük ne laflar ettik.
Şimdi ettiğim o büyük laflara ve peşin sıra yediğim tokatlara kaldırıyorum şişemi.
Yeri geldi kaderimize isyan ettik, meydan okuduk, yeri geldi boyun eğdik.
Yalan ya da gerçek kahkahalarımız oldu.
Düştüğümüz, kalktığımız ne çok oldu değil mi?
Yine de nefes alıyoruz ve yaşıyoruz.
Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş
Tanrı istemezse insan ölmezmiş
İstemedi ki yaşıyoruz hala.
Ama başkaları yüzünden kim bilir kaç kere öldük ve dirildik.
Vicdanımızla ne çok baş başa kaldık ve pişmanlıklarımız oldu.
Cehennem ateşi ahrette olurdu ama dünyada kaç kere ateşe atıldık.
Sonuçlarını bile bile kaç kere o cehennemin içine güle oynaya atladık.
Hiç mi iyi bir şey yaşamadık be arkadaş?
Elbette yaşadık, hala umudumuz var.
İçimizdeki belkiler hep umudumuzu taze tuttu.
Her şeye rağmen güldük içimizdeki bulutları güneşe çevirdik.
Belki iklimimiz değişir Akdeniz gelir umudunu hep taşıdık.
İçimizdeki ormanı kurutmadık.
Sazlarımız vardı, ırmaklarımız vardı, çakıl taşlarımız vardı, göremedik.
Bir kedimiz yok diye hayıflandık, yalnızdık.
Duygusal açtık.
Tüm şehre küsmüştük ama Allah’ımız vardı.
Hayallerimiz vardı olmayacağını bile bile.
Hayatın insafsızlığı bizi de vurdu, ta yüreğimizden yaraladı.
Bazen çaresiz hissettik, ellerimiz, kollarımız bağlandı, canımızın acımasına engel olamadık.
Bir başka dünya hayal ettik oysa düşler ve gerçekler ayrıydı.
Kendi büyüdüğümüz toprakları terk etmek istedik, bazımız terk eyledi, bazımız cesaret edemedi.
Bazen çok şeye geç kaldık.
Söyleyemediğimiz ne çok şeyimiz oldu.
Huzursuz uykularımız oldu.
Annemizin değerini ne çok sonra anladık.
Aslında masum olmadığımızı fark ettik.
Ellerin günahkârlığı kadar kendi günahlarımızla yüzleştik.
Yine de içimizdeki o saf, temiz çocuğa sarıldık.
İçimizdeki güllerimiz soldu, kendi gözyaşlarımızla canlandırdık.
Mutlu, kaygısız, güvenli çocukluk yıllarımızla aramıza kaç yıl girdi?
Çok eskidendi değil mi?
Olsun biz yine de her bahar âşık olduk.
Fark etmesek te özümüz aşk bizim Sevgililer.
Bu gece yaşadığımız bütün hüzünlerimizi, yenilgilerimizi, özlemlerimizi onurlandıralım çünkü onlardan çok şey öğrendik.
Şifalandıralım hepsini.
Yarın başka bir çağ başlıyor.
SEVGİ çağı başlıyor.
Tarih kitapları bugünden bahsedecek.
Bizler bu anları yaşayan şanslı ruhlarız.
Bendeniz Sevgi Periniz gelen sevgi, şefkat çağını içerek kutluyorum.
Neşem yerinde her şeye rağmen hayattayız ve muhteşem anlara şahitlik yapıyoruz.
Yarın yeniden doğalım,birer çocuk olalım yeniden sevelim, umutları yeşertelim, mutlu olalım ve edelim.
Şerefe!
Hatırlayın yalnız değilsiniz ve seviliyorsunuz!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı