Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

3 Ocak 2012 Salı

Parçalı Bulutlu ve Dalgalı :)

Bugün nasılsınız Can Kuşlarım? Nasıl geçti gününüz? Dışarıdaki güneşle uyumlu ahenkli mi, parçalı bulutlu mu, sisli mi yoksa kasvetli mi? Bilemiyorum ama bilip, yardım etmek çok ama çok isterdim. Bugününüzün güneşli geçmiş olmasını ümit ediyorum J
Benim günüm, güneşe inat, parçalı bulutlu, arada fırtınalı, dalgalı ve gel gitli geçti. Oysa ne kadar da mutlu ve pozitiftim. Sabah uyandığımda içimdeki fırtına çoktan başlamış, denizim çoktan dalgalanmıştı. Gergindim anlayamadım nedenini. Zaman geçtikçe fırtına sertleşti, dalgalar hırçınlaştı. Çok acımasız bir savaş vardı içimde. Evet, savaştı gerçekten. Zihnimle yüreğim önce kavga etmeye başladı, küfürler zihnimden yüreğime akıyordu. Oysa söylemlerimde küfür yoktur, kötü söz fakiriyimdir ben desem de değilmişim meğer J Zihnim kalbime atıp, tutuyordu. Günlük yaşamım durdu bir anda. Okulda terör estirdim, önüme gelene çattım, kızılmayacak şeye kızdım, sabrımı devre dışı bıraktım ve bunları istem dışı yaptım. Kontrol edemedim. Sürekli herkese bugün çok gerginim deme ihtiyacı duydum, söylediklerimden, yaptıklarımdan kırılmasınlar diye L Günü böyle geçirdim. Kavga tatlıya bağlanamamış, savaşa dönüşmüştü. Zihnim kavga etmek istiyordu, kalbimse kendince için kapanmıştı. Kalbim kavgacı değildir benim. Ama oysa zihnim ne kavgacıymış öğrendim J
Sonunda ben el koymak zorunda kaldım. Zihnime barış bayrağı çıkarttım, o benden ayrı değildi ki, bir parçamdı. Sarıldık ve bütünleştik. İçimdeki fırtına bitti, denizim yavaş yavaş duruldu. İçimin rengi berraklaşmaya başladı tekrar. Derdi varmış garibimin. Aslında bunca kavgayı ve savaşı bana bir şey anlatmak için yapıyormuş, anladım. Barış sağlanınca ben sormadan döküldü. Haklı yanları vardı. Keşke daha önce kulak kesilseydim kendisine. Orta yolu bulduk biz.
Peki ya siz Can Kuşlarım? Siz ne durumdasınız? Zihniniz sizinle konuşur mu? Geveze midir yoksa çok mu içine kapanık ya da hırçın mı yoksa dingin midir? Geveze zihin iyidir Can Kuşlarım, aslında dır dır beyninizde konuşurken size bir şey anlatır ve gösterir. Fark etmezseniz hırçınlaşır. Zihninize kulak verin Can Kuşlarım ama sakın koşulsuz her dediğini kabul etmeyin çünkü siz bir bütünsünüz ama kumanda her daim kalbinizdir. Zihniniz uyuşuksa orada bir sorun vardır Can Kuşlarım. O zaman pusulanızdan biri kayıptır, ya da lambalarınızdan biri patlaşmıştır ya da hayat yolunda bir araba olduğunuzu varsayarsak bir lastiğiniz patlamış demektir.  Her durum da yolunuza konforlu ve kolay devam edemezsiniz.
O yüzden kavga eden, söylenen zihin iyidir. Sizin pusulanız, ışığınız ve lastiğinizdir. Onu susturmak yerine dinleyin ve uzlaşın onunla. Orta yol muhakkak vardır. Ama hiçbir zaman tek başına haklı olamaz hep hatırlayın, kayışları çoktur. Kalbiniz ve zihniniz uzlaşmalıdır. Zihin mantıksa, kalbiniz duygudur. Her ikisi de dengede olmalıdır. Dengesizlik hayatınızın da dengesini bozar. Hatırlayın, fırtınaların ve gel gitlerin sonu sakinlik, dinginlik, huzur, sevgi ve aşktır. Ama savaşları ve kavgaları deneyimlemeden, kulak kesilmeden, barış sağlayamadan kolayca huzura, dinginliğe, sakinliğe, sevgiye ve aşka ulaşamazsınız. Hayat kolaydır ama kolaycı değildir. Fark edin kolay başka bir şeydir, kolaycı olmak başka bir şey. Ben bunun farkındayım ve bugün de kolaycı olmadım, sonuna kadar gittim ama cesaretimle ve azmimle boğulmadan, yaralanmadan barışı sağladım, sorunu çözdüm.  Peki ya siz Can Kuşlarım? Kolaycı mısınızdır yoksa cesur ve azimli misinizdir? Zihninize teslim mi olursunuz, onu ret mi edersiniz yoksa uzlaşmacı mı olursunuz?
Hangi yolu seçerseniz seçin hatırlayın, kendi fırtınalarımdan cesurca ve azimle boğulmadan sağ salim karaya çıkışlarımı sevdiğim gibi, bendeniz Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum. Size uzlaşma yansıtıyorum lütfen sevgiyle kabul edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı