Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Ocak 2012 Perşembe

Virüs Olduğunuzu Söylesem ?

Lütfen uyanın, ayağa kalkın, hakkınız olanı alın. Hakkettiğiniz şey için savaşın. Hakkettiğiniz tek şey sevgidir Can Kuşlarım. Sevginiz için uyanın ve hareket edin yoksa sevgisizlik hastalığı çoktan bütün hücrelerinize yayılmış durumda, kala kala bir tek kutsal kalbiniz kaldı geriye, onu da bu hastalığa ellerinizle teslim etmeyin. Evet şu anda bütün dünyaya yayılmış durumda sevgisizlik hastalığı. Kimse sevmiyor, sevilmiyor, dolayısı ile gülmüyor, rahat nefes alamıyor, geceleri güzel rüyalar göremiyor. Herkes etrafına mutsuzluk, öfke saçıyor. Bunlar verilen nefesle havaya yayılıyor, sonra başkaları tarafından tenefüs ediliyor ve hastalık bulaşıyor ve yayıldıkça yayılıyor tıpkı bulaşıcı, ölümcül hastalık gibi. Bedensel hastalıklarımız için, anında doktorun ya da eczanenin kapısında buluyoruz kendimizi ama nefesimizle bedenimize, zihnimize ve ruhumuza bulaşan sevgisizlik hastalığı için hiçbir şey yapmıyoruz, farketmiyoruz bile. Ama bilmiyoruz ki bütün hastalıkların nedeni zihinsel ve duygusaldır. İstediğimiz kadar ilaçlar alalım, düzenli ve sağlıklı beslenelim yine de hastalıklardan kurtulamıyoruz.
Nedendir sizce? Çünkü odak noktanız asıl hastalığınız değil. Oysa asıl hastalığınız sevgisizliğiniz, öfkeniz ve hırslarınız. Üstüne üstük bir de her nefeste virüs misali havaya yayıyorsunuz ve insanlara bulaştırıyorsunuz. Aslında sizler hastalığın ve savaşın ta kendisisiniz. Üzgünüm ama öylesiniz. Ama bilmiyorsunuz bulaşıcı bir virüs olduğunuzu. Bilseniz yapar mısınız. Yapmazsınız değil mi? Yapmazsınız, ben bildiğimden beri sakınıyorum bundan çünkü ne kendimi ne de başkasını hasta etmek istemem. Ne de olsa ben mikrop değilim insanım tıpkı sizler gibi. Hayat aslında seçimlerden ibaret Can Kuşlarım. Ama kimse bize ne istediğimizi sormadı ilizyonumuzda ya da bize bizi göstermedi. Şimdi kendisini gören, bilen ve dönüştüren bir varlık olarak ben Sevgi Periniz size gösteriyorum ve bildiriyorum. Görmek, farketmek ve değişmek size kalmış. Seçim yapın Can Kuşlarım. Sevgi dolu bir dünyada mı yaşamak istiyorsunuz yoksa karanlık bir dünyada mı? Sevgi dolu bir dünyada yaşamayı seçiyorsanız, değişecek ve içinizdeki sevgisizliği değil sevgiyi büyüteceksiniz. Karanlık bir yaşamı seçiyorsanız, yapmanız gereken herhangi bir şey yok. Çünkü zaten virüs olan sizler sevgisizliğinizle kararmış durumdasınız ve bu duygunuz çok az sonra bir kazık misali kutsal kalbinize çakılacak. İşte o zaman isteseniz de istemeseniz de farkedeceksiniz ve değişeceksiniz. Ama bence kazık kalbinizi acıtmadan en iyisi mi siz seçiminizi sevgiden yana kullanın çünkü siz vampir değilsiniz :)
Sevgili Can Kuşlarım inanın bizi sadece ve sadece içimizdeki saf sevgimiz kurtarabilir. Kurtarabilir diyorum çünkü şu anda savaştayız. Ama düşünsenize sadece sevgi ile savaşılan bir dünya nasıl olurdu. Öyle bir yayılırdıki, hızlı, aniden bütün topraklar ve kalplerimiz yeşerirdi, her daim ilk baharı yaşardık. İstemez miydiniz Can Kuşlarım?
Ben Sevgi periniz sizi çok ama çok seviyorum içimdeki saf sevgimi ve barışımı sevdiğim gibi ve sizi barışa çağırıyorum. Lütfen artık bilin...
http://fizy.com/#s/1c0jmk ( yeni sekmede açınız)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı