Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

29 Ocak 2012 Pazar

Gece Kuşu Sevgi Perisi :)

Can Kuşlarım,  gün aydın saat on iki olmuş. Ne çok da uyumuşum. Ben geceyi gündüz kadar çok seviyorum. Gecenin o sessizliğini, sakinliğini, serinliğini, umursamazlığını ve gizemini. Her zaman geceleri haydi kalk çıkalım modum olmuştur. Saat kaç olursa olsun çıkarım, yürürüm özellikle deniz bana arkadaşsa. Aya, yıldızlara bakarım, konuşurum onlarla. Geceleri uyumaya kodlanmışız ama gece yaşanmalı bence. Uykuda geçirdiğimiz vakit az ve dengede olmalı. Dünyaya yaşamaya geldik netice itibariyle, zaman da sınırlı olduğuna göre hala, o halde zamanı iyi kullanmalıyız. Uyumalıyız tabi ki. Bizler aslında bir beden içine sıkışmış varlıklarız. Uykuda onun içinden çıkıp gezinmeye, rahatlamaya, ruhumuzu tatmin etmeye ihtiyacımız var. Ama dedim ya; uzun soluklu uykuya gerek yoktur. Öyle bir dönem gelecek ki uykuda geçirdiğimiz vakit zaten kendiliğinden azalacak. Uygundur benim açımdan J Acaba geldiğimiz yuvada uykuya gereksinim var mıdır? Bilemiyorum ama sanmıyorum. Hiç nereden geldiğinizi düşündünüz mü ya da merak ettiniz mi? Ben çok merak ettim ve çok düşündüm. Bence Ruhlar âleminden gelmiyoruz. Dünya gibi binlerce belki daha fazla gezgen var evrende. Orada da yaşayan varlıklar var. Ben kesin onlardan birinden geldim. Geldiğim yuvamda bence evim, ailem de var. Belki gerçek formum insana benzemiyordur kim bilir. Mavi renkli bir gezegen. Rüyalarımda görüyorum. Gece ve gündüz döngüsü de farklı. Gecesi farklı, gündüzü farklı. Uykuya yattığımda kesin yuvama gidiyorumdur ben. Yani yuvamızdan kopmuş değiliz bence. O yüzden de uykuya kodluyuz bir nevi. Öyle ise dünya hem var hem yok. Dünya ben gördüğüm ve algıladığım sürece var. Uyanıkken görüyorum, algılıyorum öyle ise var. Uykuda başka boyutlara geçiyorum öyle ise yok. Aslında bu hiçlik prensibi bir nevi. Her şey hem var hem yok. Her şey hatta kendimiz bile algıladığımız sürece var. Gerçeklikte böyle bir şey. Dünya gerçektir, bir okuldur ve bizim bedenimizle yuvamızdır. Dünyayı algılayın Can Kuşlarım. Böylece kendinizi de maddeyi de algılayabilirsiniz. Dünya muhteşem bir yer aslında. Bir sürü olasılığın, seçeneğin olduğu imkânlar gezegeni. Ama biz bu potansiyelleri maalesef fark edip, kendi özgür irademizle görüp seçemiyoruz. Algılayın Can Kuşlarım, fark edin siz yaşıyorsunuz. Sizler ölümsüzsünüz, burada bize öğrettiklerine bakmayın. Sadece beden ölür, zihin ölmez ve her şeyi zihin algılar, hatta ve hatta bedenimizi de zihnimiz yönetir. Mantığınızı genişletin. Bizim mantığımız görmediği şeyleri almaz. Görüş açınızı değiştirin. Hepimiz buna muktediriz. Muktedir sözcüğü ne güzel bir sözdür. Yeti, yetenek bir nevi. Maalesef henüz yeteneklerimizin farkında bile değiliz. Öylece gündüz uyanık olduğumuzu sanırken aslında uykuda yaşıyoruz. Var olanı gerçekte algılamadığımız sürece uykudayız Can Kuşlarım. Bizim zihnimiz evrensel, onu sadece dünya algısına hapsedersek uyuşturmuş, perdelemiş, uyutmuş oluruz.  Şeye benzetiyorum bunu ben; dişçiye gideriz, bize iğne yapar uyuşuruz. Hissedemeyiz, sadece hissettiğimiz serinlik, donukluk. Çenemiz, dudaklarımız, dilimiz donar sanki. Hareket ettiririz otomatik olarak ama hissetmeyiz yani algılamayız. Dilimizi ısırsak acısını algılamayız. Algılamadığımız her şey yoktur aslında. Bu durumda evreni algılayamadığımıza göre de genel olarak uykudayız ve evren de yok. Zihnimizin sadece küçük bir bölümünü kullanıyoruz. Hepsini kullandığımızı bir düşünsenize Can Kuşlarım, neler algılardık. Korkar mıydınız? Belki de evet çünkü evrenle bütün değiliz bırakın onu dünya ile bütün değiliz ki. Dünyayı nasıl algıladığınıza bir bakın, bakalım neler göreceksiniz. Hatırlayın dünya bile sizin algıladığınız kadardır. Öyle ise gece de uyumaktan ve sevişmekten ibaret değildir. Ama tabi bizler önce yaşadığımızı sandığımız gündüzdeki dünyayı algılayalım sonra geceye geçeriz. Geçelim Can Kuşlarım geceye de geçelim, bakmayalım görelim,  algılayalım. Gece de bu dünyanın gerçeği, biz de bu dünyada yaşıyorsak bizim de gerçekliğimiz. Uyuyarak yani gözlerimizi kapatarak onu yok saymayalım, kaldı ki biz uyanıkken yani gözlerimiz açıkken bile dünyayı, gerçekleri yok sayıyoruz.
Uyanın Can Kuşlarım gerçekliğe, gerçekliğinize, sizler kısıtlı değil alabildiğince özgürsünüz. Sizler özgürlüğü ne derece algılayabiliyorsanız o derece özgürsünüz hatırlayın!
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum kutsal kalbimin algılayabildiği kadar J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı