Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

14 Ocak 2012 Cumartesi

Lezzetli Gözyaşlarım Benim :))

Sevgili can Kuşlarım, ne kadar da eğilimliyizdir değil mi gözyaşlarımızı akıtmaya. Sanki her daim yaşlarımız hazırda beklemektedirler. Ben ağlamayı çok severdim eskiden. Şimdi de çok severim. Ama arada farkla. Eskiden ben acınmak için ağlardım. Ağlarken bir de kendime aynada bakardım hay Allahım ya J Kendime acırdım ya da başkalarına acır ya da acınırdım. Egosal yani anlayacağınız. Olsun yine de çok zevkliydi itiraf ediyorum J Şimdi ise yine ağlıyorum. Ama bu sefer acınma, acıma yok ne kendime ne de başkalarına. Duygum ne ise onun için ağlıyorum. Üzüldüğüm zaman çok ağlıyorum J Hem de içli içli. Tadına vara vara. Lezzetine doyamıyorum bazen. Bu geçirdiğim hafta içinde iki kere ağlama seansı gerçekleştirdim ben ve ben. İlki yaralı dişil enerji için diğeri de kendimi terk edilmiş hissettiğim içindi. Ağladım, ağladım, iç çeke çeke. Ağladıkça gözyaşlarım sanki sel oldu, o sel benim ruhumu yıkadı, arındırdı. İçimdeki terk edilmişliği aldı götürdü. Ağlarken sanki kafam daha çok çalışıyor benim J Ya sizin?
Peki; ben neden bu kadar yalnız ve terk edilmiş gibi hissetmiştim kendimi, ruhumu? Çünkü ruhum herkesi sevmek istiyordu, herkese koşulsuz içindeki sevgi çağlayanından akıtmak istiyordu. Sonsuz sevgi verişinde ama alışında olamıyordu. Sonra yaşadığım bir durumda bunu fark ettim. Kimse sevmeyi bilmiyordu ya da benim gibi sevmeyi bilmiyordu, almayı bilmedikleri gibi. Sadece ve sadece almayı çok iyi biliyorlardı. Sen talep ettiğinde birazcık sevgi ve anlayış hemen değişiveriyorlardı. Bu gerçeklikle dan diye yüzleştiğimde sadece içimden ‘ Tanrım kimse bilmiyor ne sevmeyi ne de vermeyi ‘ oldu ve gözyaşlarıma engel olamadım. Ağladığım sürece dedim ya çok iyi düşünüyorum diye. Yapacak bir şey yoktu. Burası dualite dünyasıydı ve herkes ego benliğinle hareket ediyordu ve henüz koşulsuz sevmeyi ve vermeyi bilmiyordu. Hak verdim onlara. Koşulsuzca kabul ettim. Bilmemeleri onların suçu değildi ki. Kimse anlatmamıştı ki, göstermemişti ki. Böylece herkesin mutlu, sevgi dolu olduğu, sonsuz güzel paylaşımların yaşandığı masal dünyasında yaşamadığıma kabul verdim. Benim yaşadığım dünya acıların, hırsların ve öfkelerin, savaşların, açlığın olduğu bir dünyaydı ve varlıklar zaten bu duyguları deneyimlemeye geliyorlardı. Kabul verdim ama ben de koşulsuz sevgi vermek zorunda değildim. Herkes kabı kadar alırdı. Koşulsuz kabuldeyim. Burada yaşanan acıları ya da acılarımı yok sayamam. Onlar varlar. Ben sadece artık yaşamayı seçmiyorum, seçenlere sonsuz, şartsız, şurtsuz kabul, peki, peki.
Ben; duygusal zekâsı fazlaca gelişmiş, hisleri kuvvetli, medyumik yetenekleri olan, sevgi perisiyim. Herkesi sevecek kadar sevgi var kutsal kalbimde ama sadece isteyene, istemeyene de koşulsuz kabul var. Ne kimseyi sevgimi alması için ne de bana sevgisini vermesi için zorlayamam. Bu benim yolum, herkes seçmek ve yürümek zorunda değil.  
Sevgi Periniz olarak ben içimdeki sevme coşkusunu dengeledim. Artık alış ve verişim sevgide de dengede duyurulur J
Siz ne durumdasınız Can Kuşlarım? Alan mı yoksa veren mi? Her ikisi de deyip, çıkmayın içinden. Çünkü değiliz, değilsiniz. Sadece farkında değiliz durumumuzun. Gözetleyin kendinizi, bakın bakalım alıcı mı yoksa verici misiniz? Ya da verdiğiniz sevginin karşılığında ne bekliyorsunuz? Ben sadece sevgi istemiştim onu bile alamadım L
Verdiklerimiz karşılığında beklentisiz olmalıyız. Beklentisizlik yasasından haberdar mısınızdır? Ben haberdar olalı çok oldu ama ancak dengeye geldim. Bu saatten verdiğim, yaptığım için karşılık beklemem. Evrensel akıştayım ben. Evren zaten istediklerimi bana verecektir. Dikkat burada da beklenti yoktur sadece ve sadece inanç ve teslimiyet vardır.
Duygularım her fırtına kıvamına geldiğinde gözyaşlarım derya olduğunda bir şeyin farkına varıştayımdır artık ben. Bu fark edişler evrensel fark edişlerdir çünkü kendimi fark edip dönüştüreli çok oldu. Benim saatim evrensel farkındalığa uyumlanma dakikliğindedir.
Ağlayın Can Kuşlarım; yalnız sebebini ve şeklini fark edin.
Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum tıpkı egosuz ağlayışlarımı sevdiğim gibi. Ama dünya düzeldikçe çok azalan ağlama durumum hiç olacaktır. O zaman sadece ve sadece mutluluktan ağlayacağım. Sizler mutluluktan ağladınız mı Can Kuşlarım? Ben ağladım, inanın çok ama çok lezzetli, yami yami J
Şimdi size egosuz ağlama duygusunu yansıtıyorum lütfen alın. Mutluluktan ağlamayı yansıtmaya gelince onun için henüz erken. Hak etmek gerekir. Sizce sizler hak ediyor musunuz ve evren için ne yaptınız Can Kuşlarım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı