Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

13 Ocak 2012 Cuma

Kurguda mı Yoksa Akışta mısınız?

Hayatımız kurgularımızdan ibaret farkında mısınız Can Kuşlarım? Değilseniz şimdi size bildiriyorum aynen öyledir. O ekrana yapıştığınız, nefes almadan izlediğiniz diziler bile sizin gerçek kurgularınızdan alıntıdır, o yüzden de hayran hayran izlersiniz.
Sizlere zaten tanıdık gelir, ya kendiniz bizzat yaşamışsınızdır ya da başkalarından dedikodu ya da ibret şeklinde duymuşsnuzdur. Çok komiğizdir biz dünyasal varlıklar. Yaşanan olayı ve olayı yaşayan kişiyi yargılama eğilimindeyizdir ve bundan çok hoşlanırız, zaaf işte. 'Ay şekerim duydun mu Fatma'nın başına geleneleri, olacak iş değil, ne ayıp ya da ayyy yazık' :) ne çok acırız biz değil mi? Yalan vallahi yalan. Tarif edilemez, itiraf edilemez bir zevk duyarız dramları konuşmaktan. İyi de bugün bana yarın sana be şekerim. Senin benden ne farkın var acaba? Sanki ben kurgudayım da sen akıştasın, herşeyle ve herkesle barıştasın. Ay canım benim, çok pardon ama değilsin, dedikodu yaparak, yargılayan hiç kimse akışta değildir ve gerçeğin farkında değildir. Evet; dedikodu zevklidir, yapılabilir, dualite dünyasında yaşıyoruz ne de olsa hatta ve hatta eylencelidir de ama yargılamadan ve acımadan, küçümsemeden.
Hayatlarımızı, senelerimizi, aylarımızı, günlerimizi, saatlerimizi, ilişkilerimizi yani herşeyi itinayla kurgulamaktayız. Bu sanmak ve zannettmekle kardeştir bir nevi. Bir durumu varmış gibi zannederiz ve üzerine senaryolar yazarız, kişileri atarız ve hepbirlikte oynarız. Valla o dizi oyuncaları halt etmiş bizim yanımızda. Sonra kurguladağımız durum kazık olarak bize geri dönünce ah ne de dövünürüz biz. Birden kadersiz oluruz, Allahım neydi benim günahım şarkısını söyleriz bedenimizle ve sözlerimizle. Yazııııık :) Günahımız şudur Sevgili Can Kuşlarım; akışta değilizdir. Müdehaleciyizdir herşeye. Sonra kadere söver dururuz. Ulan kader ne yapsın, iki dakika rahat bırakmıyorsun ki sana güzeli getirsin. Sen zihninde hep kötüyü düşün, egonu besle, her anına müdehale et sonra da kadersiz ol.  İyi oluyor bize valla. Azı bile yaşıyoruz. O yüzden ben sizin inandığınız kadere inanmıyorum. Ben sistemle kavgalı değilimki, müdehale edeyim, işgal edeyim, akışı bozayım, sonra da ağlanayım. Ben evrensel akışa uyumluyum. Kurgudan çıkalı çok oldu. Evet çok şey istiyorum ama zihnimde ya da kalbimde senaryolar üretmiyorum. Mesela; bir adamla, kadınla tanıştınız, bir hayli de hoşalandınız kendisinden. Ne yaparsınız? Ben söyleyeyiim mi? Hemen kurmaya başlarsınız. Acaba sizden hoşlanmış mıdır? Acaba yemek teklifinizi kabul edecek midir? Acaba sizi basit mi görecektir? O yüzden zoru mu oynamalısınızdır? Ya da şunu yaparsa şunu yaparım, şunu söylerse şunu söylerim. Yarın bulaşacağız ya şöyle davranmalıyım, bu adam, kadın evlenilecek kadın ona göre kartlarımı oynamalıyım, kafalamalıyım. Hiç doğallık yok, hep bir sonraki adım var aklınızda. Oysa o anki adımı görmezden geldiğiniz için bir sonraki adım kazık olıyor size Can Kuşlarım. Akamazsınız siz mazallah ebelenirsiniz değil mi? Oysa ebenin ta kendisi sizsiniz. Siz akışa müsade etmediğiniz sürece de mutlu olamayacaksınız. Lütfen akışa izin verin . Bırakın kader size güzel şeyler getirsin. İlle de müdehaale edecekseniz pozitif düşünün, söyleyin ve hissetin. Belki kaderiniz o zaman şevke gelir de güzel şeyleri çabuk getirir hayatınıza. 
Lütfen akışta kayın, yumuşak, öylece, bırakın kendinizi tıpkı uçaktan atlayan paraşütçüler gibi ama bir farkla paraşütünüzü açmadan çünkü çakılma yok akışta tam tersine yumuşak, sakin bir uçuş var. Eğer izin vermezseniz, o akışta paraşütü açılmayan paraşütcü gibi çakılırsınız yere e tabi bir ağaç dalına takılmazsanız ki hayatınız şu anda o dalın üzerinde farkında mısınız? Ama çok az sonra çakılacaksınız profösyonel senaryocular sizi :)
Ben evrensel akıştayım. Sisteme kabul vereli çok oldu. Evren bana ne getirirse kabul, çünkü kötü bir şey getirmez. Pozitif insana getirse getirse güzel şeyler getirir evren yani anlayacağınız gibi ben sizin gibi torpilsiz değilim, benim torpilim var ama o torpili kendim hakkettim. Kurgu yok akış var. Haydı hep beraber kaymaya, gülmeye, eğlenmeye. Geliyor musunuz, karın yağmasını beklemeye gerek yok kaymak ve eylenmek için. Evren bize her daim eylence sunuyor ama farkedene ve kabul edene.
Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyor kendi evrensel akıştaki hafifliğini sevdiği gibi....
http://fizy.com/#s/1ago03  Bütün kadersiz uyuyan güzel Can Kuşlarıma benden hediye gelsin. Dans etmek serbesttir, hatta ve hatta zorunludur :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı