Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

28 Ocak 2012 Cumartesi

Zaman Beni Sınırlamasan Diyorum :)))

Durun bir dakika yafuuu, bir yerde yanlışlık var.  Neden bütün günlerimiz, gecelerimiz planlanmış ben anlayamadım. Bir dakika ben oynamasam mı bu oyunu? Biz yatmak ve kalkmak arası yaşıyoruz farkında mısınız? Yat, kalk, sonra tekrar yat ve tekrar kalk. Eeeee?
Saat dilimimiz neden yirmi dört saat? Çok az hem de çok az. Sizler de kendinizi kısıtlanmış hissetmiyor musunuz? Ben bunu fark ettiğim zaman çok ürktüm. Everensel saat diye bir kavram var hiç duydunuz mu acaba Can Kuşlarım. Tabi yanı sıra dünyasal saatimiz var. Neticede saat her şekilde var ama evrendeki saat sınırsızken, dünyasal saat sınırlıdır hem de yirmi dört saatle. Vay anasını sayın seyirciler J Bizler aslında evrensel varlıklarız, dünyaya ziyarete geldik, tekâmül ediyoruz. Sınırsız zaman diliminden birden kısıtlı bir zaman dilimine geçen varlıklarız, tıpkı bedenlere girdiğimiz gibi. Yaşadığımız dünya sınırlamalarla dolu. E tabi burada yaşarken evrensel olan her şey ile bağlarımızı örtülüyoruz. Koparmıyoruz ama yapamayız bunu yoksa özümüzü kaybederiz. Şimdi evrensel zihnimle ben dünyasal saati idrak edince baya bir sınırlandırılmış, hapsedilmiş hissettim. Evrende sınırsızlık, özgürlük vardır oysa dünyada tam tersi. Ama yapacak bir şey yok fark ettiğim bu durumu sevgiyle kabullendim. E çünkü evrende her olana kabul verme yolunda isyankârlık olmaz değil mi?
Ya Can Kuşlarım bizler nelerden feragat etmişiz şu dünya için amanın. O yüzden kendimizi yerden yere vurmayı bırakıp takdir etmeyi öğrenmeliyiz derhal. Sınırsızlıktan sınırların içine girmek, sıkışmak hiç de kolay değil, biliyorum, hissettim bunu. Zaten zamanla son zamanlarda çok derdiniz var değil mi? Sanki bir anda geçiyor, göz açıp kapayıncaya kadar bir bakıyorsunuz yataktasınız, günler, haftalar, aylar geçmiş ama siz hala yapmak istediklerinizi yapamamış durumdasınız değil mi? Oysa sizin yapmayı planladığınız çok şey var ve yirmi dört saat size yetmiyor. Uyanmakla uyumak arasındaki mesafe çok kısa. Bunu hissediyorsunuz keskin şekilde değil mi? Endişe etmeyin, hep böyleydi sadece algılarınız açılıyor, zamanı algılıyorsunuz dolayısı ile özünüzü bu yüzden de saatler size yetmiyor. Zamanın hızlanması da normal çünkü gezegenimiz boyut atladı henüz fark edilmese de. Gezegenimizin zekâsı yükseldi dolayısı ile bizlerin de zekâsı genişledi. Bu gezegende yaşayacaksak mutasyona uğrayacağız ama şeklimiz şemalimiz değişmeyecek sadece hep var olan yetilerimizi hatırlayacağız. Bu ne kadar sürer tam olarak kestirmem mümkün değil ama kişide kişiye göre değişeceği kesin ve her ne olursa olsun onlarca yıl sürecektir. Belki git gide zaman algımız da değişecektir dolayısı ile eski zaman dilimine dayalı eğilim alışkanlıklarımız da silinecek ya da değişecektir ama dedim ya bu güden yarına değil. Şimdilik böyle, çok hoşnut olduğum söylenemez ama kabullenmekten başka yolum yok. Ama sınırlı zaman diliminde eğilim alışkanlıklarımı değiştirebilirim. Bu konuda henüz farkındalığım, tam yok, yani zaman keşfim yeni başladı içimde. Tam olarak algılayınca anlatacağım size de. Şimdilik bu kadar Can Kuşlarım. Ben Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı