Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Ocak 2012 Pazartesi

2011' e Flashback, Haydi :)

Yeni yılın ikinci günündeyiz Sevgililer, dediğim gibi değişen bir şey yok henüz değil mi?
Değişmekte sadece yansıması bize geç ulaşmakta.
Hayat yolculuğumuzda bir yılı daha geride bıraktık.
Geçirdiğiniz yılı sorguladınız mı?
2011 yolunda neler yaşadınız, yaşamadınız ya da yaşayamadınız?
Mutlu muydunuz yoksa mutsuz mu, güldünüz mü yoksa ağladınız mı?
Zengin miydiniz ya da fakir miydiniz?
Başarılı mıydınız yoksa başarısız mı?
Hayallerinizi gerçekleştirebildiniz mi yoksa hayal kırıklarınız mı oldu?
Özgür bir kuş muydunuz yoksa tutsak mıydınız?
Akıntıya mı kapılıp gittiniz yoksa akışın tam tersine mi?
Yolculuğunuzu koşarak mı, yürüyerek mi, duraklaya duraklaya mı yoksa sadece öylece durup etrafınıza bakarak mı geçirdiniz?
Duygularınızla mı hareket ettiniz yoksa mantığınızla mı?
Yol savaşlarla mı barış dolu muydu?
Hayatınız da köklü değişimler mi oldu yoksa öylece olduğu gibi mi kaldı?
Azla mı yetindiniz yoksa çoğu mu hedeflediniz?
Bu yolculukta duraklardan birinde aşkla karşılaştınız mı yoksa sadece tensel birleşmeler mi yaşadınız?
Neler yaşamayı tercih ettiniz Sevgililer?
Genel olarak dünyada bu sorularımın hep olumsuz cevapları yaşandı hayat yolculuğumuzda bu sene.
Sizler çoğunluktan mı yoksa azınlıktan mısınız?
Sorgulayın Sevgililer, ama canınızı yakmadan, kalbinizi kırmadan, hırpalanmadan olur mu?
Çünkü sizler çok değerli ve özel varlıklarsınız ve muhakkak gerçekleştirdiğiniz olumlu eylemler vardır.
Hayat ciddi ciddi sorgulanacak bir durum değil.
Sadece oyun işte.
Bu seneki oyununuzu beğenmediyseniz, oyunu bozar, yenisini kurar ve oynarsınız. Kolaydı sanki dediğinizi duyar gibiyim.
Evet hem de çok kolay sadece cesaretimiz eksik, korkularımız bizi teslim almış durumda.
Bırakın korkularınızı.
Korkularınızı kalbinizden çıkartıp, önünüze koyun, seyredin bakın o zaman ne kadar basit gelecekler size. İçinizdeyken büyük görünürler, öyleymiş gibi hissettirirler bize.
Asla öyle değil.
İnanın değil, ben yapabiliyorsam sizler de yaparsınız.
Çoğunluğumuz maaşlarımızı aldığımızda aylık bir bütçe yaparız değil mi?
Peki hayat bütçemizi neden çıkartmıyoruz?
Alacakların ve vereceklerin maddesel anlamda şeceresini tutarken, hayattan alacaklarımızın ve vereceklerimizin şeceresini neden tutmayız?
Aylık maddesel alış verişler sadece otuz günlük hayatımızı kurtarır. Oysa hayat öyle midir?
Hayat bir nefes kadar kısa ve bir ağacın köklenip büyümesi kadar da uzundur.
Günlük akışlara köklenmeyelim aksine bütüne köklenelim.
Hayat aylık alışverişlerinizi yaptığınız markete benzer, vermeden alamazsınız.
Önce vereceksiniz sonra almaya hak kazanacaksınız.
Öyle istenilen hayat kimseye altın kâse içinde sunulmaz, sunulamaz o zaman oyunun tadını çıkmaz.
Bu yıl olumsuzları yaşadıysanız lütfen kendinizi sorgulayın, bakalım nerede dengesizlikleriniz var?
Yaşama sevincinize bakın.
Mesela bu yıl en son ne zaman gerçekten sevindiğinizi bulun.
Sizleri ne mutlu eder? Başarı mı, aşk mı, tensel birleşmeler mi, para mı ne?
Sizler bu istediklerinizi yaşamak için hayata ne verdiniz sorgulayın.
Hayatı seviyor musunuz Sevgililer?
Hayat oyunun birer oyuncuları mısınız yoksa kurbanları mısınız?
Sakın korkmayın; siz hayatı ciddiye almazsanız o da sizi almaz diye.
Asıl ciddiye aldıkça o geriliyor, sizi de daha çok geriyor ve mutsuz ediyor tıpkı oyunu seven çocuk misali çünkü hayat oynanmak istiyor, ciddi anlamlar yüklenmek istemiyor.
İçinizdeki çocuğu çıkartın, özgür bırakın.
O çocuk herkesi ve her şeyi koşulsuz sever ve kabul eder, hayatı sevdiği ve kabul ettiği gibi.
Lütfen inanç sisteminizi de gözden geçirin, hayat yolculunuzda girdiğiniz yolları seçmenizde çok önemli hatırlayın.
Ben mi?
Ben hayatı bütün olarak algılıyorum.
Bu bütünlükte üzüntü, mutluluk, aşk, tensel birleşme, zenginlik, fakirlik, başarı, başarısızlık parçaları var.
Ben ne yaşamak istersem onu yaşarım.
Neye inanırsam onu yaratırım.
Bu durumda ben farkında bir oyuncuyum peki ya siz?
Geride bıraktığınız yılı gözden de geçirseniz, öylece akışa devam etseniz de ben Sevgi Periniz, sizi çok ama çok seviyorum ve bu yeni girdiğimiz tap taze, kirlenmemiş, mis gibi kokan yılda size farkındalık, sevgi, aşk, kahkaha, bolluk bereket diliyorum. 
Şimdi size bunları yansıtıyorum, lütfen bir kerede pozitif projeksiyonlar alın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı