Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

31 Aralık 2011 Cumartesi

Kırmızı Don, Mutlu Son :)

Bu yılın son akşamında kırmızı don giymeyeceğim Can Kuşlarım, peki ya siz? Neden mi? Çünkü ben eskide değilim de ondan. Bunca yıl kırmızı don giydim de ne oldu Allah sen? Koca bir hiç. Ya da eğlenmeye gitmeyeceğim, içip deli gibi dans etmeyeceğim, olmayan bir şeyin kutlamasını yapmayacağım ya da bir peri gelecek ve her şeyi bir anda değiştirecek sanına kapılmayacağım. Bugün bugündür işte dünden farkı yoktur benim için. Dün benim için ne kadar kutsalsa bugün de o derece kutsaldır. Toplum olarak biz neyi kutlayacağız ben çözemedim. Ülkemde adaletsizlik, sevgisizlik, açlık, sefalet, savaş varken, insanlar mutsuzken, huzursuzken bu yılbaşında kızarmış hindiyi bırakın ekmek bulamayan, soğukta donan bir sürü çocuk varken ben neyi kutlayacağım Can Kuşlarım? Her şey muhteşemmiş gibi mi sanıp, zannedip, hayat devam ediyor inancına katılıp umutlanacak mıyım yarından Can Kuşlarım? Ben sevgiyi anlatırken, kimse sevgiyi umursamazken herkes kendini ve herkesi seviyormuş gibi yapıp sevmezken ben neyi kutlayabilirim? Ülkemde eşitsizlik varken, cüzi kısmı inanılmaz lüks konfor içinde yaşarken, büyük çoğunluğu bunun tam tersi sefilliği yaşarken ben kırmızı don giysem ne olur Can Kuşlarım? Üzülüyor muyum bu duruma peki? Hayır, çünkü insan denen varlık çok güçlüdür ve ne istiyorsa onu yaşar. Yapacak bir şey yok ama her şey yolundaymış gibi de davranamam Can Kuşlarım. Sadece şunu biliyorum, bugünün dünden farkı yok bu anlamda. Neden mi yok? Çünkü biz hala dün ki gibi düşünüyoruz, dün ki gibi sanıyoruz ve yaşıyoruz. Öyle ise biz değişmezsek yarın da değişmeyecek. Aynı tıpkı bugün gibi, dün gibi. Öyle ise ne için kutlama? Ben kutlayacağım, ama bir olduğumuzda. Hepimiz birimiz için olduğumuzda. Hepimiz tanrısal gücümüzü fark ettiğimizde ve kulluktan çıktığımızda.
Bu akşam kırmızı don giymeyeceğim ama karalarımı bağlayıp siyah don da giymeyeceğim. Beyaz giymem en doğrusu galiba. Beyaz ışıktır, saflık, temizliktir. Beyaz giyeceğim yeni yılımı kök çakrama bağlayıp, kırmızı noktalı günler geceler geçirmeyeceğim. Yeni yılımı kalp çakrama bağlayıp, saf, temiz, sevgi dolu, huzurlu, mutlu ve hak yolunda geçireceğim. Peki ya siz Can Kuşlarım? Mış, muş gibi davranıp, ilizyon dünyanızda eğleniyormuş gibi mi yapacaksınız? Yapın Can Kuşlarım, ne isterseniz onu yapın. Ne isterseniz onu yaşayın.
Kırmızı don da giyseniz, karalar da bağlasanız ya da kalp gözünüzle de görseniz gerçeği sizi çok ama çok seviyorum ve yeni yılın size farkındalık getirmesini diliyorum. Mutlu Yıllar, a pardon siz zaten mutlusunuz değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı