Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

13 Aralık 2011 Salı

Depresyonlarınızı Sevin :)

Can Kuşlar depresyona eğilimli misinizdir?  Ne sıklıkta diplere inersiniz? Ya da hep mutlu musunuzdur? Eski ben o depresyon denilen durağın en vazgeçilmez müdavimiydim. İlk ağır, gerçek depresyonumu yirmi yaşındayken geçirmiştim. Of ne günlerdi. Geceleri hiç uyuyamazdım. Karanlık çökünce içim de kararırdı. Bir ay boyunca aynı t-shirt ve kot pantolonla gezdim. Sigaraya başladım. Yemeden, içmeden kesildim. O gün bugündür yemek benim için hayatta kalmak için sadece bir araçtır. Sigara ise tek kadim dostumdur. Ne de olsa mutsuz hayatımın kodu açıldığında bunlar bana can yoldaşıydı. Peki; sebep neydi? Terkedilmiştim sadece ve sadece. Bu olay benim sevgili Egomun ilk savaşıydı ve sonu gelmek bilmeyecekti. Ben bir kere düştüğüm o dipleri çok sevecek ve orada yıllarca sörf yapacaktım. Yaptım da; ta ki en dibe düşünceye kadar. Siz hiç en dibe düştünüz mü? Ya da size göre dibin dibi nedir? Çünkü görecelidir. Benim dibim ölmekti. Artık bu dünya da yaşamak istemeyeşim ve geçiş talebim benim en dibimdi. Tabi bu konuma öyle hemen gelmedim. Zamanla, yavaş yavaş, sinsice geldim. Hatta ve hatta çocuğuma bir video bile bırakmayı  planlamıştım. Söyleyeceklerimi de belirlemiştim. Ne acı değil mi? Şimdi merak ettiğinizi biliyorum, neydi acaba derdim?  İnanın incir çekirdeğini doldurmayacak kadardı sorunlarım. Sorunun ta kendisi bendim. Mutsuzluk iksirinden içmiştim sanki. Mutlu olmaktan bir haberdim. Şükretmek nedir bilmiyordum. Egom tavandaydı. Ne de iyi eğitim almış, kolejde okutulmuş, ailesi tarafından ellerinden gelen en iyi şekilde büyütülmüş biriydim.Kendimi bir şey sanmaktaydım. Ama sonra anlayacaktım aslında çok affedersiniz bir halt olmadığımı. Mutsuzluğa çengel atmıştım. Kalbim buzla kaplanmıştı. Sevgi yok, şefkat yok, bolca mutsuzluk ve kibir ve öfke vardı. Öfkeliydim çünkü hakettiğim hayatı yaşamıyordum. Daha fazlasını verseniz hatta ve hatta boğazda ev de verseniz beni mutlu etmez, olsa olsa egomu ve kibirimi büyütürdü. Zaten bunlar da ölmekte olan ruhumun fermanı olurdu. Bunları ancak 'bir dakika bir yerde yanlışlık var dedikten' sonra yüzleştiğim sırada anlayacaktım. Yüzleştim, evet çok ağır oldu inanın. Sadece altı ay baş ağrısıyla yaşadım. Ama bir gün bile yılmadım. Ruhum yükselişe geçmişti bir kere. Deprsyonlarımın, diplerimin bir amacı vardı tabi ki. Ortalama bir insan olsaydım, uyanamazdım, farkedemezdim öz benliğimi, gerçekte kim olduğumu. Hatırlayın, diplerden destek alırsınız ve daha yükseğe zıplarsınız. Ortalarda olsaydım destek alacağım bir yer bulamazdım. Aslında depresyon kodum benim yükseliş kodumdu. Önce egomu, kibirimi, memnuniyetsizliğimi, allaha isyanımı büyütmeliydim. Öyle de yaptım. Düştüm, eh biraz kalktım ve sonra tekrar, tekrar. Düştüğümde anlamadıkça daha da diplere düştüm  taki ben farkedinceye kadar, ayılıncaya kadar. Ruh olarak ben zor yolu seçmiştim zaten bence başka da yol yoktu o gün için. Hiç bir varlık burnu sürtünmeden yükselemez. Kural budur. Diplerimi seviyorum şimdi. Büyüttüğüm egomu, kibirimi ve öfkemi de. Hatırlayın kötü deneyimlenmeden iyinin farkına varılamaz ve değeri bilinemez. Hele ben hiç bilemezdim.
Bu yüzden kendimi çok seviyorum ve takdir ediyorum. Şimdi egomun efendisi benim. Kibirimi küçülte küçülte sildim. Öfke mi? Var olan kemikleşmiş öfkelerimin yerinde yeller esmekte artık :) Tabi dünya da yaşıyoruz arada çok az da, anlık da olsa öfkelenebiliyorum ama anında temizliyorum. Çünkü öfke gerçekten öldürür Can Kuşlarım :(
Genelde bize düşüş maddi olarak adlandırılıyor.Ne de olsa madde dünyası :)  Ben onu da yaşadım. Hem de dibine kadar ama inanın ruhsal olanı daha ağırdır. Ama yükseliş muhteşemdir. Size garanti veriyorum. Ama kolay değildir size hokus pokus yapamam, bana da yapılmadı. Tırnaklarımla geldim şu durumuma ama şunu söyleyebilirim artık bu kadar zor olmayacak. Öncü birlik zorlukları yaşadı ve tecrübe etti. Size dünya da yol gösterecek ışık aileniz var. Ayrıca tanrı ve ilahi ulu varlıklar buna meleklerimiz de dahildir yanınızdalar ve yardım çağrınızı bekliyorlar. Sadece isteyin ama tanrıdan ve onun ilahi ulu varlıklarından. Hatırlayın sizler de hepiniz teker teker çok değerli varlıklarsınz. Size yol göstermesini isteyin. Yoksa her dersinizi kafa göz yara yara yaşayacaksınız. Buna gerek yok inanın. Sadece gönülden isteyin. Tanrı sizin yanınızda ve sizi çok seviyor. Ama tabi seçim sizin. Belki de beni rededeceksiniz, kafanızın dikine gideceksiniz ve deneyimlemek isteyeceksiniz. Doğaldır. Bu sizin hakkınız. Bu yaşam sizin ruhsal yolculuğunuz. Özgür iradeye tanrı bile karışmaz. İstediğinizi yaşayın Can Kuşlarım ama tek dileğim kafanız, gözünüz yarılmasın, canınızın yanmasın, ruhunuz kirlenmesin çünkü sizi çok ama çok seviyorum kendimi, ışık ailemi sevdiğim gibi.
Şimdi size sevgimi gönderiyorum,lütfen alınız.

2 yorum:

  1. ben hep şey derim bi pinpon topu düşünün nasılki yere vurur vurmaz hızla yukarı çıkar insanda dibe nekadar vurursa okadar hızlı çıkıyo ve inanın ben o dibe vuruşlarımı çok seviyorum çünkü her defasında okadar hızla çıktımki yukarı şimdi bunun keyfini çıkarıp bol bol şükreidyorum:))

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Özlem harikasın :) ben düşünememiştim evet ya zıplayan top gibi. İşte ben oyum tıpkı sen gibi Can Kuşum. Seni seviyorum...

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı