Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

28 Aralık 2011 Çarşamba

Aşk Eski Bir Yalan :)

Aşk eski bir yalan Adem'le Havva'dan  kalan, aşk eski bir yalan, hayatıma dolan :)
Evet; şu anda aradığımız aşk gerçekten de eski bir yalan Can Kuşlarım. Öyle olmasa gelip geçer miydi? Gelip geçen aşk; popüler dünyamızda şu an. Ve Oscer goes to Yalancı Aşk, Yalancı İlk Bahar :)
Aşk, aşk,aşk hepimizin aradığı, peki nerede Can Kuşlarım, bulabildiniz mi hiç? Ya da aşk nedir sizin için, nasıl tanımlarsınız içinizde? Genel geçer tanımı kimyasal bir bozulma. Ama sonra dengemiz yerine geliyor, heyecan puf, yok oluyor. Aşk en fazla üç yıl sürermiş. Ben değil uzmanlar öyle söylüyor. Hayır, üç yılsa ömrü bu aşkın, nasıl gerçek olabilir Allah Aşkına? Biz zaten aşkı acıyla özdeşleştiriyoruz. Ben de öyleydim. Aşk ulaşamamaktır bizce. Ulaşınca değerini yitirir, anlamanı kaybeder. Aşk bizim için kaçma kovalama oyunudur. Es kaza sobelenme; aşk ta, heyecan da bitiriverir. Bizim için büyük aşklar hep ulaşamadıklarımızdır, Leyla ile Mecnun gibi. Hepimiz bu ulaşılmaz aşkı en az bir kere deneyimlemişizdir, kasten :) Aman aferin bize, iyi halt etmişiz. Kimse madalya verdi mi bize? Acıları çekerken biz, kim vardı yanımızda? Göz yaşlarımızı nereye akıttık? Boşa, boşuna Can Kuşlarım. Ben mi? Ben Halit'e kadar hep terkedildikten sonra aşık olduğumu anladım :) Evet ya ben hep terkedildim ergenken, gençken, of ya of. Ne ağladım bir bilseniz. Ama şimdi biliyorum sadece aşık olduğumu sandım. Aşkımdan ağladığımı zannettim. İşte sandım ve zannettim aslında işin gerçeği egom ağlamaktaydı terkedilen :) Sonra büyüdüm, olgunlaştım ve Halit'e aşık oldum. Evet aşık oldum, gerçekten. Onu gördüğümde kalbim hep yerinden fırlayacak gibi olurdu, yüzümde hep bir gülümse vardı, koşa koşa ona kocaman, sıkı sıkı sarılırdım, öperdim, öperdim onu. Gitsin hiç istemezdim, hep gelsin isterdim. Ama sürekli kalsın da istemedim. İşte Halit'e duyduğum populer aşktı. Sonra Halit dönmemek üzere gittiğinde, yalancı aşk oyunundan çıkıp, aşk acısı oyununa terfi ettim. Özledim ama hiç yalvarmadım. Ağladım ama hiç belli etmedim. Yazdım sadece ne hissettiysem, ona da size de. Öyle döktüm içimi. Yalan aşk işte. Hiç gerçek aşk olsa canımı yakar mıydı? Sadece gerçekten ama gerçekten bu aşk oyununda ilk yüzleşmemde üzüldüm. Halit bana ben sana 'aşık değilim' dediğinde sanki ben son hızla koşuyordum ve bir anda hızımı alamamış, duvara toslamıştım içimdeki çarpışma sesiyle. Kaza yapmıştık biz o an ya da zaten ikimiz kazaydık da farketmemiştim. O an ne hissettiğimi tarif edemem, Halit bile bilmez bunu. O kazanın ardından ben sessizliğe gömüldüm. Oysa o gün birlikte elele sahile inmiş, ne de güzel bir gün geçirmiştik. Umutla, aşkla tuttuğum ellerinini, umutuz, öksüz bırakmıştım. Aşkım sahipsiz kalmıştı. Sonrası günlerce süren göz yaşı, şimdi dönüp bakıyorum da yazık etmişim göz yaşlarıma da kendime de. Çünkü ben bunları yaşarken Halit hayatına devam etti bensiz. Adalet mi bu Can Kuşlar? Değil yapmayalım bunu kendimize. Yalancı aşklar yaşamayalım ve onların acılarını yaşatmayalım ruhumuza. Oyun işte. Gerek yok acıtan oyunlara. Gerçek aşk acıtmaz, kırmaz, yakmaz, yıkmaz ve sonra arkasındaki enkaza bakmadan gitmez. Ben oyundan çıktım. Hayatıma devam ettim. Halit sonra geri döndü. Hala görüşüyoruz, biz neyiz onunla bilemiyorum ama sevgili olmadığımıza eminim onu çok seviyorum ama aşık değilim. Ona duyduğum yalancı aşkı çoktan yürüdüğüm hayat yolunda bıraktım. Bunu Halit'e de tebliğ ettim. Aşk güzeldir, aşık olmadan kimseyle ilişkim olamaz. Halit te bunu çok iyi biliyor, yeniden aşık olduğumda onu tanımayacağımı bildiği gibi. Çünkü benim gönlüm yol geçen hanı değil ki, gönlüme aldığım kişi aşık olduğum kişidir ve özeldir. Ama bundan sonra yalancı aşk oyununda ben yokum. Artık yeni bir ışık oyunu başlatıyorum. Beyaz atlı prens, prenses oyunu. Katılmak isteyen herkese açıktır. Ama kurallar vadır. Bu oyunda sonsuz aşk, sevgi, şefkat, paylaşım olacaktır. Katılımcılara duyurulur. Katılır mısınız sevgili Beyaz Atlı Prensler, Prensesler?
Katılsanız da katılmasanız da, yalancı aşklara bağımlı da olsanız ya da gerçek aşk oyunuma gelseniz de sizi çok ama seviyorum ve sizi oyunuma içimdeki sonsuz sevgiyle davet ediyorum.
 http://fizy.com/#s/12d7tf( Lütfen yeni sekmede açınız :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı