Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

29 Aralık 2011 Perşembe

Dün Dündür Bugün Bugündür :)

Dün dünde kaldı, gün bugündür, yarınsa gelmektedir ama henüz yoktur. Yaşadığımız her gün bize bir şey öğretir. Tüh kaka değildir. Ama dedim ya dün dünde kaldı. Bugün ne yaşadıysanız üzgünüm, neyse çok şükür bitti J Dün neler yaşadıysak, neler planladıysak, hissettiysek geride kaldı. Zaman bizim kurtarıcımızdır. Çektiğimiz acıları sadece bize zaman unutturur değil mi? Zamanı bilinçsiz kullanırız ve zamanı uzatırız, o yüzden de unutma süremiz uzundur. Bilinçli kullanabiliriz zamanımızı, o bizimdir ve bize hizmet eder, öyle ise zamanı şimdidir J. Aslında bugün de bitmek üzere. Bugün ne hayal ettiyseniz onu yaşadınız. Mutlu olmadınız mı? Üzülmeyin, bugün de bitmekte. Yarın sabah dün olacak. Dünün hayallerini bir kutuya koyun, kilitleyin ve anahtarları denize fırlatın, çünkü onun miyadı doldu. Zamanınıza teşekkür edin, gün çabuk geçti ve size acı veren duyguları hissetmek, durumları, olayları yaşamak zorunda değilsiniz. Zaman geldi, aldı ve götürdü. Tıpkı denizdeki gel git gibi, geldi ve gitti. Bugün bitmek üzere, peki siz dünde mi yani bugünün size yaşattığı olaylarda ve duygularda asılı mı kalacaksınız yoksa onları askıya asıp zaman kuşlarına mı teslim edeceksiniz? İşte bütün mesele bu; kalmak ya da yürümek. Biz kalıyoruz Can Kuşlarım, duygularda, olaylarda, durumlarda, dünlerde. Oysa o olaylar ve durumlar oldu ve bitti. Geriye dönüp aynısını yaşama şansınız var mı? Evet, maalesef var. Belki yer, kişiler aynı olmayabilir ama durumlar, olaylar ve size yarattığı duygular aynı olacaktır. Ama siz bunlardan rahatsız olmamış mıydınız oysa? Ama buna eğilimliyiz değil mi? Kötü olan hiç bir şeyi unutmayız, bize yapılan haksızlıkları, davranışları, duygularımızı, her daim içimizde yaşatırız, gelen geçene önce fikirlerini almak için ve nedense hep bizim haklı olduğumuzu duymak için ya da zamanla anı olarak anlatırız ve bunun adına tecrübe koyarız. Muhteşemiz tek kelimeyle. Oysa o anı anda bıraksak, yürüdüğümüz yolda yanımıza almasak öylece bakıp ve gitsek bir daha yaşamayacağız. Dedim ya dünün hayali dünde kaldı.
Peki, biz yaşadığımız çok güzel olayları, durumları ve duygularımızı neden sırt çantamıza almıyoruz. Neden onları tecrübe olarak adlandırmıyoruz, anlatmıyoruz ve kulaktan kulağa yaymıyoruz. Bu güzel olaylar, duygular ve durumlar sırt çantamızda yer kaplamaz, hafiftir, bizi yormaz aksine yolumuza hızla ve mutlulukla devam ederiz. Mutluluk hafiftir Can Kuşlarım hatırlayın! Oysa kötü diye adlandırdığımız bizi mutsuz eden olaylar, durumlar ve bize acı çektiren duygular çok ağırdır. Her seferinde çantanız ağırlaşacak, omuzlarınız ağrıyacak ve çantanızı taşıyamaz, yolunuza devam edemez olacaksınız. Hayat yolu çok uzun Can Kuşlarım, neden kısaltıyoruz, sabote ve bloke ediyoruz? Bu yola çıkarken neyi amaçlamıştınız?
Yolculuğa neden çıkılır? Ya bir şey öğrenmek için ya da gezmek, görmek için öyle değil mi? Her iki durumda da yolculuğun tadını çıkarsak daha iyi olmaz mı? Ama biz yolculuk boyunca ahlayıp, vahlıyoruz, ona, buna ve tabiî ki kendimize sövüp duruyoruz. Bunları yaşadıkça ve yaptıkça yola çıkarkenki amacımızdan sapıyoruz. Hedefi şaşırıyoruz ve kötü duygularımızın, söylemlerimizin, düşüncelerimizin içinde yolumuzu kaybediyoruz, Hansel ve Gratel gibi de akıllı olamıyoruz, arkamızda ekmek kırıntıları bırakalım, o ilk bizi yolumuzdan şaşırtan olaya ve duyguya dönelim ve tekrar başlayabilelim. Yolumuzu bulamayınca sıkıldım, evime dönmek istiyorum, alın beni buradan diyoruz J Alınıyoruz da ve gerçek yuvamıza dönüyoruz yani ölüyoruz. Öldüğümüzde bu hayat yolculuğundan elimizde ne kalıyor? Kar zarar tablomuz ne oluyor? Kar yok, zarar tavan. Zaten öyle olmasa bitirir miyiz yolculuğumuzu? Çantamızda hep kötü duygular; acılar, öfkeler, hırslar, zorluklar. Hayat yolculuğumuzun iki bitişi var Can Kuşlarım; ya hafif bir çantayla, ya da ağır, karamış, sırtımız onu taşımaktan çürümüş, ezilmiş, büzülmüş şekilde ölmek. Mutluluk, sevgi, şefkat, neşe, kahkaha hafiftir ama öfke, acınma, acı, hırs, sevgisizlik, şikâyet ağırdır hem de çok ağırdır, ruhunuzu ve bedeninizi ezer, hareket edemezsiniz, oysa buraya hareket etmeye gelmediniz mi?
O zaman; zamanımızı bu duyguları hemen alıp götürmesi için kullanalım. Dedim ya dün dünde kaldı, bugün başka bir gün, başka hayaller, başka durumlar ve duygular yaşama yolculuğu. Dünün hayalleri geldi ve geçti. Şimdi yolculuğa mutluluk ve huzurla devam etme zamanı. Zamanımıza çok teşekkür ediyoruz, çünkü geçmese girdiğimiz yoldan, yaptığımız seçimlerden dönemeyiz. Oysa o yol ve seçimler dünde kaldı, istersek biz şimdi bu zamanda, yeni yollara girebilir, yeni seçimler yapabiliriz.
Ben kendi yaşam yolculuğumda karşıma çıkan beni acıtan olayları ve durumları, duyguları en yüksek sevgiye ve ışığa dönüştürüyorum. Sevginin üzerinde güç yoktur hatırlayın. O zaman benim üzerimde de güç yoktur bu yolculuğumda, zamanda bana hizmet etmekte.
SEVİYORUM ÖYLE İSE VARIM! Zamanda da varım, hayatta da varım, iyi olan her şeyde de varım, öyle ise ben yaşıyorum. Aldığım nefesi öfkemle, hırsımla, acılarımla kirletip vermektense, sevgiye dönüştürüp daha da temiz, güzel ve saf şekilde veriyorum ve dünyaya yayıyorum. Hatırlayın, benim aldığım ve sevgiye dönüştürdüğüm nefes bir gün belki de size gelir, siz de içinize çeker ve sevgiyi hissedersiniz.
Sizi seviyorum, dün de askıda kalsanız da ya da onu kilitleyip anahtarını denize atıp, yolculuğunuza hafif ve mutlu devam etseniz de… 
http://fizy.com/#s/2odssj ( Lütfen yeni bir sekmede açınız Can Kuşlarım :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı