Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

22 Aralık 2011 Perşembe

Sessiz ve Tepkisiz Topluluk Türkiye ve Öğretmenleri :(

Sessiz ve tepkisiz çoğunluktan mı yoksa hakkını arayan sesli azınlıktan mısınız? Hangisisiniz Can Kuşlarım? Ben her zaman sesli azınlıktan olmayı seçmişimdir. Eski benken bunu kavga ederek, kendi doğrularımı karşımdakilere zorla kabul ettirmeye çalışarak yapardım. Başarılı olur muydum? Hayır, tabi ki. Zorla yaptırılan hiçbir şey doğru değildir. Şimdi mi? Zorlama, şart koşma yok! Sadece teklif var ısrar yok. Yol gösterme var, kolundan ya da bacağından çekiştirme yok. Özgür irade Canlarım , ve bundan büyük haz alıyorum. Kendi zorunluluklarımdan da özgürüm çünkü J
Bu gün öğretmen olarak içinde bulunduğum sistemden memnun olmadığımı göstermek için iş bırakma eylemine katıldım. İşe gitmedim. Bundan da bir an bile pişman olmadım. Tepkimi şu anda olabilecek en demokratik ve insanca yoldan yaptım. Her seferinde de yapacağım. Ama biliyor musunuz Can Kuşlarım katılan o kadar az öğretmen var ki L Ama sistemden, maaşlarından, haksızlıktan şikâyet eden, iş konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayan o kadar çok öğretmen arkadaşlarım var ki ama iş eyleme gelince tık yok. Nato kafa nato mermer. Birden bas bas bağıran, mangalda kül bırakmayan sesli çoğunluk, artık korktuklarından mı, tembelliklerinden mi bilemeyeceğim sessiz, tepkisiz çoğunluk haline dönüşebiliyorlar. Bunun en küçük birimini ben eylemden bir gün önce okulumda yaşadım. Öğretmenler odasında ertesi gün eylem olacağını duyunca heyecanlandım, mutlu oldum. Arkadaşlarıma hep beraber eylem yapma teklifinde bulundum. Bu sefer birlik olma çağrısı yaptım en saf niyetimle. Ama cevap ne oldu sizce? Ses yok. İnanabiliyor musunuz? Ses yok. Yapacacak bir şey de yok şu an, özgür irade. Ama onlar özgür iradelerini kullanabiliyorlar mı acaba? Hayır, bilmiyorum dedim ama biliyorum; KORKUYORLAR! İdare ile ters düşmekten, soruşturma geçirmekten, ceza almaktan. Ah Canım Öğretmen Arkadaşlarım; biz zaten çoktan CEZALIYIZ. Hatta ve hatta tek ayak üzerinde tahtada arkamız dönük beklemekteyiz. Ve çok az sonra diğer ayağımız da kaydırılacak. FARKINDA mısınız? Çok merak ediyorum; gerçekten ama gerçekten merak ediyorum Allah aşkına sizleri idareniz, ya da daha üst makamlarınız ne zaman koruyup kollamış? 11 yıllık öğretmenlik hayatımda ben pek görmedim. Zaten kendini koruyamayan, ya da kendini korumayı susarak, etliye sütlüye karışmamak, koyun gibi dayatılan her şeyi, sarf edilen eylemsel ya da sözel hakaretleri kabul etmek sanıyorsanız YANILIYORSUNUZ! Kendini koruyamayan, hakkını bilmeyen, ya da tayin edemeyen birini hiç kimse korumaz ve kollamaz. Çok üzgünüm gözünüze batmasından sakındığınız o çöp parçası, gün gelir kocaman bir kazık olur ve hayatınızı ve sizi yönetir ve siz de kukla olursunuz, tıpkı şimdi olduğunuz gibi. Hatırlatırım Pinokyo bile kukla olmaktan haz etmemiş ve sonunda tek hayali olanı gerçekleştirmiş ve insan olmuştur. Acaba bizler ne zaman iplerimizden kurtulup insan olabileceğiz. Var mı biz de toplumca o yürek. Evet, var tabi ki ama kafamıza o kadar vurulmasına izin vermişiz ki gömüldüğümüz yerden kendimizi göremiyoruz. Gerçekler acıdır ama gerçektir. Bizler insan değil sadece ve sadece kuklayız. İplerimiz de başkalarının elinde.
Düşünsenize Can Kuşlarım bugün ülkedeki bütün öğretmenler birlik, tek vücut olsa ve biz de varız dese ve ağırlığını koyup işi bıraksaydı ne olurdu? Sadece bir gün hepimiz sokaklara dökülseydik ne olurdu? Bizim her ay maaşımızı aldığımızda yaşadığımız şoku hükümet yaşardı. Çoktan kaybettiğimiz saygınlığımızı kazanırdık. Evet; kaybettik bize duyulan saygıyı. Ama yapacak bir şey yok. Kukla kukladır işte, tahta parçası ne saygısı duyulacak. Ben de konuşuyorum işte J
Sevgili öğretmen arkadaşlarım; zaman susma değil, konuşma, eyleme geçme vakti. Yoksa işimiz yaş. Size dokunmadan bin yıl yaşayan yılan çok az kaldı sizi sokacak ama bu sefer zehrini azar azar değil kökünden bırakacak. Ama bizler müstahakız buna Valla! Madem anlayamıyoruz, demokratik bir toplum olamıyoruz, sözde demokrasimizi, öze çeviremiyoruz tamamen elimizden gidince uyanırız belki. Ama hatırlatırım size; bizi kurtaracak bir ATATÜRK daha yok. O bir kereydi. Bizim sunulmuş bir şanstı. İkinci kurtarıcı gelmeyecek. Tek kurtarıcı BİZİZ. Bize bizden fayda var, fark edelim lütfen.
Tanıdığım, tanımadığım bütün öğretmen arkadaşlarım sessiz, tepkisiz çoğunluk ta olsanız, sesli azınlıkta olsanız sizi çok ama seviyorum ve sizi sesli tarafa, bir olmaya, haklarımızı tayin etmeye ve kazanmaya çağırıyorum, geliyor musunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı