Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

18 Aralık 2011 Pazar

İsim Değişikliği

Sevgili Can Kuşlarım Sevgi Periniz size seslenmekte içinizde ta derinlerde duyuyor musunuz? Evet, artık ben Huge Dreamer değilim. Çünkü hayalimi gerçekleştirdim ve gerçekteyim. Bu sebeple adım değişmiştir. İsimlerimiz bizi yansıtır sevgililerim. Yazmaya başladığımda bana en uygun isimdi. İçsel olarak bunu seçmiştim. Evet; birçok hayalim, bunları gerçekleştirebilecek kocaman yüreğim vardı. Peki, benim en büyük hayalim neydi? Hakka ulaşmaktı en büyük hayalim. O günlerde bana çok büyük hayal gibi görünmüştü. Çünkü bunu gerçekleştirebilen çok az bedenli varlık vardı. Ama çocuklarımı da yüreklendirdiğim gibi her şey hayal etmekle başlar. Gerçekliğime öyle kolay gelmedim. Gece demedim, gündüz demedim, yaz demedim, kar, kış, soğuk demedim. Yeri geldi çocuğumu ihmal ettim. Ama biliyordum ikimizin de yolu buydu, bence o da bunu içsel olarak biliyordu. Çok özel bir çocuğum var benim. Benim eserim değil, ben bir şey yapmadım ruhsal olarak, ama dünyasal olarak sadece onu çok sevdim. Zaten o kendi içinde özel bir varlık. Olsa olsa; ben gurur duyarım beni anne olarak seçtiği için. Onunla bu yola girdiğimiz birinci günden bugüne dünyasal çok zorluk çektik. Ama bitti. O da, ben de bunu çok iyi biliyoruz. Aslında bu ikimizin zaferidir. Ben içimdeki hakkın aşkını buldum, hayat ağacımı yeşerttim, ürün aldım. İlk ürünümü de Güneş’ime verdim. Neydi peki benim ürünüm? Anlatacağım ama sonra.
Gelelim şimdiki adıma. Evet, ben sevgi perisiyim. Peri mi? Hani gerçekteydim değil mi? Periler tıpkı melekler gibi gerçek ki Can Kuşlarım. Nasıl mı? Periler sihir yapar değil mi? Benim de sihirim var. Ne mi? Hepinize yetecek kadar saf sevgim benim sihirim. Bundan daha güçlü bir sihir olamaz sevgililerim inanın ve hatırlayın. Dünyada da melek ve peri olan birçok bedenli varlık yok mu zaten? Mesela benim annem ve babam insan melektir. Beni karşılıksız, olduğum gibi seven tek insanlardır sizin de anneleriniz ve babalarınız gibi öyle değil mi? Eğer çocuğunuz varsa beni daha da iyi anlayacaksınız anne, baba meleklerim. Çocuğunuz yoksa sizler de birer insan melek adayısınız. Tabi aynı zamanda da peri J
Çok uzun yoldan bu güne geldim Can Kuşlarım. Kendime koyduğum hangi sınavlardan geçtiğimi, çektiğim zorlukları, çocuğumun özelliklerini, hakkın aşkını, değişim, dönüşümümü, insanların kaçtığı, sıkıldığı bir insanken nasıl bilirkişi olduğumu ve herkesin yaşadıkları her şeyi en çıplak haliyle gönül rahatlığıyla anlatabildiklerini, dertleri olduğunda kendilerini nasıl ve neden benim yanımda bulduklarını kitabımda anlatacağım.
Buradan tebliğ ediyorum şu an; ben ışık üstadı yaşama gülen ve güldüren Ayşegül'üm. Evet, ben bir üstadım. Bu unvanı hak edebilmek için çok ama çok çalıştım Can Kuşlarım. Hiç te kolay olmadı. Evrenden torpilim de yok .Tesadüfen de olmadım. Ama yardım edildi. Ruhsal ve dünyasal, maddesel çok zorluklar çektim. Bunlara Halit te şahittir. Hepsini ama hepsini size anlatacağım. Üstat olmak demek başarmak değildir aslında, asıl olan bütün varlıkları ışıkta da karanlıkta da olsalar sevmek, sevmek ve desteklemek ve kucaklayabilmektir. Sevgi periniz de karanlığı deneyimledi hem de dibine kadar, inanın sizi çok iyi anlıyor hem de gönülden ve biliyor ki sonunda geleceğiniz tek yer ışıktır, ilahi aşk, sevgi, şefkat ve adalettir. Bizler hepimiz birer birer hakkın bir yansımasıyız.
Şimdi ışık üstadınız olarak sizi IŞIĞA davet ediyorum. Verin elinizi; bakın dünyada da kuantum sahasında da kapının girişinde sizleri bekliyoruz Korunup, kollanacaksınız. Uyanın ve sadece niyet edin.
Hatırlayın, hatırlayın sizleri çok ama çok seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı