Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

12 Aralık 2011 Pazartesi

Beyaz Atlı Prenses :)


http://fizy.com/#s/3w4avy ( Lütfen ayrı bir sekmede açınız )
Sevgili Can Kuşlar hepimiz masallarla büyüdük değil mi? Ben masalları çok severim zaten masalsı anlatımımda bunun kanıtıdır. Bugün tam tamına otuz beş yaşındayım ve hala beyaz atlı prensimi bekliyorum. Peki ya siz? Görünürde hiç romantik değilimdir. Ama masalsı bir insan nasıl da romantik olmaz J Ben sadece çok güzel örtülerim kendimi, bu alanda güzel oynarım. Ama hep ama inandım bir gün beyaz atlı prensim gelecek ve beyaz atına alacaktı.
Kitap okumayı çocukluğumdan beri severim. O masal kitaplarını okurken kendimi o kahramanların yerine koyar, hayaller kurar hatta ve hatta masalı değiştirdim. Hokus pokusa hep ilgim olmuştur. Çocukluğumda her an bir perinin gelip bir hokus pokus yaparak beni prensese çevirmesini beklerdim Külkedisi masalında olduğu gibi. Çok severdim ben o masalı yalnız kızın külkedisi olmasını hiç kabullenmezdim. Bunu sonra anlayacaktım. Masalda Prens bizim Külkedimizi yaşadığı hayattan çekip, çıkartıyor, saraya alıyor ve evleniyorlardı. Ben bu durumu hiç sevmezdim. Şimdi de aynı şekilde düşünüyorum. Zira artık hiçbir erkek de beyaz atlı prens olma derdinde değil. Olacak iş mi? Yaşadığımız toplumda kast sistemi en acımasız şekilde hüküm sürmekte. Yani bir işadamı kalkıp  kastın en altındaki bir kıza âşık olabilir mi? Hayır bence olabilir de işte ben masalcıyım J Şimdi erkekler para kazanan kadın istiyorlar hayatlarında. Bence de haklılar da. Mesela erkekler beyaz atlı prens olabiliyorlar da kadınlar neden beyaz atlı prensesler olamıyorlar. Bence olmalılar. Ben beyaz atlı prensini bekleyen beyaz atlı prensesim. Ben beyaz atlı prensi hak ediyorum çünkü ben de bir prensesim. Beyaz atlı prensese ancak beyaz atlı prens yakışır ama değil mi? Öyle maddesel bir anlam yüklemiyorum prensime. Ama kılıcıyla gelse ve dese ki ‘Hey beyaz atlı prenses yıllardır seni arıyordum, sonunda buldum, seni almaya geldim, gelir misin hayatıma? ‘ Ben de şöyle desem mesela ‘ Sonunda beyaz atlı prensim, ben çok uzaklardaydım, henüz yeni geldim dünyaya ve seni bekliyordum, tam da zamanında geldin. Ama ne sen benim hayatıma, ne de ben senin hayatına geleyim ortada buluşalım, yeni bir yaşam kuralım Senin de benim de krallıklarımız yaşasın bir de aşk krallığımızı kuralım beraber’ O kılıcını çıkartsın yukarı kaldırsın, ben de ve kılıçlar birleştiğinde aşk krallığımız kurulsun. Bir olalım Voltran misali J Sizce olabilir mi? Size bu anlattıklarım masal gibi mi geliyor? Bana gelmiyor. Ben ne istediğimi artık çok iyi biliyorum. Azla yetinemem çünkü az da yaşamıyorum, her daim varlıktayım ve her şeyin en iyisini ve güzelini hak ediyorum aşk ta buna dâhil. Zaten aşk aslında hayatımızın merkezinde.  Hala gerçek aşkımızı bulamadığımız için mutsuzuz çoğumuz öyle değil mi Can Kuşlarım? Peki; siz kendinizi nasıl görüyorsunuz? Prens ya da prenses mi yoksa halktan mı? Ben her konuda halkım, hepimiz biriz, eşitiz ama aşkta en tepelerde. Ortalama bir aşk beni yorar ve mutsuz eder bu saatten sonra. Ben kendimi prenses gördüğüm kadar sizleri de öyle görüyorum. Hepiniz ayrı ayrı, birer birer prens ve prenseslersiniz benim için. Gelin hep beraber beyaz atlı prensimizi ya da prensesimizi bulalım. Kılıcımızı çıkartalım ve hokus pokus yapalım J Ama önce içiniz de böyle olduğunuza inanın lütfen. Değerlisiniz ve seviliyorsunuz hatırlayın.
Sizi seviyorum canım beyaz atlı prens ve prenseslerim, kendi beyaz atlı prensimin gelişini dört gözle beklediğim ve geleceğine emin olduğum gibi.

2 yorum:

  1. Heyt ben geldim prensesim ,atının terkisine binip ,kılıcımı havaya kaldırıp savurucam sağa sola

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı