Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Eylül 2011 Cuma

Üçü Bir Arada

Yoldaşlarım bir arkadaşıma göre sevmek ile sevişmeği ayırmak gerekirmiş. Evet, bildiniz bunu söyleyen bir erkek J Sizce ayırmak mı gerekir? Ben de cevap olarak hem sevmek hem sevilmek hem de sevişmek istiyorum dedim. Yani üçü bir arada J Bol şekerli. Çoğu erkek yoldaşlarım böyle düşünmemekte biliyorum. Peki, neden sizce? 
Sevişmek bence çok ilahi bir aktivite. Kadının ya da erkeğin vazgeçemeyeceği bir şey. Tanrı bu gücü vermiş bize. Yaratma gücü. Hem zevkin doruklarına çıkıyoruz hem de yaratıcı enerjimizi ortaya çıkartıyoruz.  Peki, buraya kadar tamam. Sevgi bunun neresinde sizce?
Bence tam merkezde. Çünkü sevdiğimiz adamla ya da kadınla sevişirken sadece zevk almaya odaklanmayız. Bir birimize duyduğumuz sevgiyi güçlendirmek, hücrelerimize işlemek, bir olmak amacı vardır alt benliğimizde. İşte o an yaratırız. Daha fazla sevgi, daha fazla mutluluk. Bu yarattığımız muhteşem enerjiler sevişme bittikten sonra da sürer çünkü evrene yayılır. Peki, sevgi, aşk yoksa. Sadece zevk odaklı, anı yaşama güdüsüyle sevişiriz. Alma ve verme gibi. Amaç belli. Zevk ve bedensel rahatlama. O da lazım tabi ama peki ya ruhumuz? Ruhumuz yaratamamanın acısını çeker. Çünkü merkezde değildir ve dışlanmıştır. Böyle olunca ne olur? Doyumsuz oluruz, tıpkı şu an olduğumuz gibi. Açız hepimiz. Sevişiyoruz sevişiyoruz, başka başka kadınlarla erkeklerle ama yine de açız bir türlü doyamıyoruz. Çünkü aç olan bedenimiz değil, ruhumuz. Çünkü tanrı tarafından bize bahşedilen ilahi gücümüzü kullanamıyoruz. Ama tabi kullanmak zorunda değiliz. Bu bizim seçimimize bağlı. Şöyle düşünelim. Yağmurlu bir gün. Biz de suya hasret toprağız. Sıcaktan kavrulmuşuz ama bir türlü o yağmurun suyunu içimize teneffüs edemiyoruz. Yüzeyde kalıyor. Derinler hala kurak ama yüzey nemli, vıcık vıcık çamur. Ama çamur olarak kalmakta, derinleri sulamak da bizim özgür seçimimize kalmış. Benim tek bildiğim çamurluğumuzdan mutlu değiliz, olamayız ve olamayacağız da. Hepimizin bir zamanı var. Belki bu yaşamamızda belki de sonraki yaşamlarımızda bunu fark edeceğiz. Sevmek yaratmaktır. Yaratmak sevişmektir. Yani bence J
Şunu düşünebilirsiniz. Of Huge dremaer sen de amma derine indin. Evet, indim, bu benim yolum. Ruhum böyle istiyor. Sorgulamadan yaşadığımız her an kayıp bence. Ama siz yoldaşlarım sizler istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz, öyle de yapıyorsunuz. Ben sadece anlatıyorum. Durup düşünmek ya da yok saymak size kalmış.
Benimle gelseniz de gelmeseniz de unutmayın aynı gemideyiz.
Sizi seviyorum ruhunuzla ya da sadece bedeninizle sevişseniz de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı