Yoldaşlarım bu sabah Güneş’imi okula bıraktım her zaman olduğu gibi. Sınıfa girdiğimde çocuklar başıma üşüştü. Çünkü ben onların ayrıca öğretmenleriyim. Kimi yeni şemsiye almış, kimi yeni botlar almış, kimi mont almış. O kadar mutluydular ki. Tek tek baktım, beğendim, methiyeler düzdüm. Gülen yüzleri, gözleri bir kat daha parladı. Onları mutlu sınıflarında bırakıp, okuldan çıktım mutlu şekilde çünkü benim de boş günümdü bugün. Yolda düşündüm sevgililer. Biz neden böyle mutlu olamıyoruz? Biz neden kendimize aldığımız bir şey için gözlerimizi parlatamıyoruz? Neden küçücük şeyler bizi mutlu edemiyor?
Biz büyüdük değil mi? Bir sürü engeller, acılar çektik, kazıklar yedik. Olgunlaştık. Hayat böyle bir şeydi. Ayakta kalmak için güçlü, sert olacaktık, olduk da. Ama içimizdeki mutlu, cıvıl cıvıl çocuğu öldürdük L Sevmeyi, sevilmeyi unuttuk. Seviyoruz tabi kendimizce. Karşılıkları var hep sevgilerimizin, sevmelerimizin. Oysa çocukken tek karşılığımız sevgiydi.
Çocuklar için sadece sevilmek yetiyor, onlar da bize sonuna kadar o küçücük kalplerini kocaman açıyorlar. Açıyorlar da biz onlara korkularımızı, hayatla ilgili keskin yargılarımızı aktarıyoruz. O saf kalplerini yaşayamadan kirletiyoruz. Onlardan öğrenecek çok şey var Yoldaşlarım. Mesela hiç fark ettiniz mi ne kadar da açık gönüllüler? Neyse ne onlar için! Bulundukları durumu ve duygularını açıkça, mertçe nefes almadan söyleyiveriyorlar. Bizim gibi Önünü, sonunu, kim ne der diye düşünmeden bir çırpıda anlatıyorlar. Öyle bizim gibi de dilleri acımasız değil. Gayet saf ve sevgi dolu yapıyorlar bunu. Ama biz ne yapıyoruz acı biberler sürüveriyoruz ağızlarına. Ne kadar acımasızız L Ama tabi kendimize acımasız olduktan sonra onları acıtmışız çok mu?
Yoldaşlarım, içimdeki çocuğu canlandırmayı az da olsa başarabilmiş biri olarak sizi de çağırıyorum. Gelir misiniz benimle? İçinizdeki çocuğa bağlanın. Çünkü onda saf sevginizi, yargısızlığınızı bulacaksınız.
Bazen çocuklarla çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Onlar benim neşe kaynağım. Bazen de çaresiz hissediyorum. Çünkü tek başıma, tek dişi kalmış sistemle, hırsla, sevgisizlikle kahraman bir savaşçı gibi savaştığımı hissediyorum. Ama artık buna da kabul ettim. Önce dünyayı değiştirmeliyiz ve bunu yapacak olan yetişkinler yani bizleriz Canlarım. Ben sadece sevgimi akıtıyorum, çünkü biliyorum ki sevgi her şeyin üstünde.
Mutlu olalım, gülelim ama gerçekten gülelim. Her şeye rağmen şükretmeyi bilelim. Şükrettikçe daha fazla güleceğiz.
Bu yazımı okul çıkışında annesini göremeyince gözyaşlarına boğulan, korkan ve bana sığınan anne kuzusu, aldığı mavi kalemtıraşına çok sevinen, kendi küçük, kalbi büyük Cem’e ithaf ediyorum. Sevgili küçük yoldaşım güle güle kullan. Ama sen sakın duygularını yontma lütfen olur mu? Saf kalsınlar.
Yoldaşlarım hepimizin etrafında birçok Güneş'ler, Cem'ler var. Bakmayın sadece, görün de!
Çok şey fark edeceksiniz.
Sizi seviyorum hem de çok içimdeki Güneş gibi, Cem gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder