Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

21 Ekim 2011 Cuma

Üzgünüm Kahraman Mehmetçik Mezara değil, Pazara kadarız...

Yoldaşlarım, birkaç gündür toplumca içimiz kan ağlamakta. Nasıl olduk da bir konuda birleşebildik şaşılacak şey. Aslında biz toplumca vicdanlı, şefkatli insanlarız. Genel olarak düşenin yanında olma, yardım etme eğilimimiz var. Son zamanlarda bunu biraz unutmuş olsak da. Zaten kalben bağlı olduğum dinimiz de bunu buyuruyor. Gencecik, hayatlarının baharlarındaki yirmi iki askerimiz biz sıcacık yataklarımız da huzur içinde uyuyalım diye canlarını verdiler. Onlar için çok üzüldüm. İçim cız etti. Şahsen beni, avutan sözler rahatlatmıyor hiç. Yok, şehit olmuşlar, yok cennete gitmişler. Tamam, güzel de. Yaşama ne oldu. Yaşamak da çok güzel. Yaşamı terk etmek ne kadar acıdır acaba haberimiz var mı bizim? Arkamızda sevdiklerimizi bırakmak, yaşayacak aşklarımızı, başarılarımızı, sevinçlerimizi bırakmak nasıldır? Ben şahsen şu an yaşamayı seçerdim. Ama maalesef kimse onlara sormadı tercihlerini. Gitmek mi kalmak mı? Bence kalmak, nasıl olsa öleceğiz.
Bırakalım da insanlar istedikleri zaman ölsünler. Böyle dünyaya çivilenen ayrımcılık yüzünden,  toprak hırsı, insanlığa ekilen korku ve öfke tohumları yüzünden olmasın. İnsanlık olarak yüz yıllardır süre gelen kavgamız bitip tükenmedi be yoldaşlarım. Hayır, biz kimin toprağına sahiplenip, hükmediyoruz ve sakınıyoruz. Has bin Allah! Bu dünyada ki her karış toprak tanrının. Ne bizim ne de onların. Zaten sorun buradan kaynaklanıyor. Biz ve onlar! Bir türlü bir olamadık, dünyalı olamadık. Yok, yok uzaylılar bize bir saldırsınlar. Ancak o zaman birleşebilecek gibi gözüküyoruz.
Yoldaşlarım, bize ekilen öfke, hırs ve korku tohumlarını besledik, büyüttük içimizde. Bir de baktık biz dünyalılar insanlıktan çıkmışız da cani, katil oluvermişiz. Ama toplumca ölen askerlerimize gözyaşı döktüğümüze göre artık bu duyguları yaşamaktan sıkılmış olmalıyız.
Bu duygularımızı bırakalım. Tamam, da sadece bizimle olur mu dediğinizi biliyorum. Evet, olur hem de bal gibi olur. Şu dünyada kötü duygularını terk eden, iyi duygularını yeşertip büyüten bir insan bile olsa çok şey değişir. Bir de toplumca değiştiğimizi düşünün.
Şu ilizyon dünyada en büyük hakkımız yaşama özgürlüğümüzdür. Herkesin buna saygı duyduğu, bir birine silah yerine sadece ve sadece sevgi dolu elini uzattığı, sınırların olmadığı, benim senin kavgalarının olmadığı, korkulardan, öfkeden arınmış bir dünya düşlüyorum. Hepimizin çocukları var. Artık başka Mehmetçik ölmesin. Koşa koşa evine, ailesine, sevgilisine, eşine, çocuğuna ve yaşamına geri dönebilsin. Hatta ve hatta korunmaya ihtiyacımız olmasın. Askerlik başka bir anlam ifade etsin. İsteyen asker olsun. Siz de ister misiniz böyle bir dünya? Sadece sevginin olduğu bir dünya da yaşamayı hepimiz hak ediyoruz. Acı bizim özümüz değil ki. Neden buna sarıldık, bırakamıyoruz?
Sevgili bu dünyayı terk etmek zorunda kalan askerlerimiz;
Size sonsuz sevgi gönderiyorum. Çok teşekkür ediyorum. Bu son olacak demek isterdim size ama şu an için sanmıyorum. Ruhunuz şad olsun. Umarım diğer şehitlerimiz gibi siz de unutulup gitmezsiniz. Ama sanmıyorum, üzgünüm. Sizi tekrar dünyaya bekliyorum. Gelin ve terk etmek zorunda olduğunuz nefeslerinizi, aşklarınızı, mutluluklarınızı geri alın. Ama tekrar asker olmayı seçmeyin olur mu? Öldürülmeden sonuna kadar ne yaşayacaksanız dibine kadar yaşayın. Geleceğinizi biliyorum. Gelmezseniz de siz bilirsiniz. Yuvamız daha güzel değil mi? Orada rahatdasınız, bu dünyada yaşayamadığımız huzurdasınız, aşktasınız. Yuvadakilere, sevgililere selamlar ve sevgiler götürün benden. Gözünüz arkada kalmasın diyeceğim ama nasıl olacak bilemiyorum. Arkada bıraktıklarınız umarım siziz de mutlu olurlar. Güzel hayatlar yaşarlar. Omuzlarına konulan kısa süreli eller umarım uzun soluklu olur. Ama sanmıyorum. Siz orada savaşırken, can verirken nasıl yalnızdıysanız, onlar da bu acımasız dünya da yalnız kalacaklar ve yaşamaları gerekenleri yaşayacaklar. İşte uğruna öldüğünüz bu topraklarda birlik, destek en fazla kırkınız çıkana kadar.  Yani pazara kadar. Sonra arkanızdan gözyaşları dökenler kendi hayatlarına dönecekler. UNUTULACAKSINIZ!!! Ama tabi yuvadaki sizler bunun farkındasınız. Dünya böyle bir yer değil mi? Sizin mezara kadar koruduğunuz bu topraklarda hepimiz eski kötü hayatımıza devam edeceğiz ve değişmeyeceğiz. Değişir miyiz sizce? Belki sizin kanlarınız hatırına uyanırız da, değişiriz.  Ben umutluyum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı