Yoldaşlarım, birkaç gündür toplumca içimiz kan ağlamakta. Nasıl olduk da bir konuda birleşebildik şaşılacak şey. Aslında biz toplumca vicdanlı, şefkatli insanlarız. Genel olarak düşenin yanında olma, yardım etme eğilimimiz var. Son zamanlarda bunu biraz unutmuş olsak da. Zaten kalben bağlı olduğum dinimiz de bunu buyuruyor. Gencecik, hayatlarının baharlarındaki yirmi iki askerimiz biz sıcacık yataklarımız da huzur içinde uyuyalım diye canlarını verdiler. Onlar için çok üzüldüm. İçim cız etti. Şahsen beni, avutan sözler rahatlatmıyor hiç. Yok, şehit olmuşlar, yok cennete gitmişler. Tamam, güzel de. Yaşama ne oldu. Yaşamak da çok güzel. Yaşamı terk etmek ne kadar acıdır acaba haberimiz var mı bizim? Arkamızda sevdiklerimizi bırakmak, yaşayacak aşklarımızı, başarılarımızı, sevinçlerimizi bırakmak nasıldır? Ben şahsen şu an yaşamayı seçerdim. Ama maalesef kimse onlara sormadı tercihlerini. Gitmek mi kalmak mı? Bence kalmak, nasıl olsa öleceğiz.
Bırakalım da insanlar istedikleri zaman ölsünler. Böyle dünyaya çivilenen ayrımcılık yüzünden, toprak hırsı, insanlığa ekilen korku ve öfke tohumları yüzünden olmasın. İnsanlık olarak yüz yıllardır süre gelen kavgamız bitip tükenmedi be yoldaşlarım. Hayır, biz kimin toprağına sahiplenip, hükmediyoruz ve sakınıyoruz. Has bin Allah! Bu dünyada ki her karış toprak tanrının. Ne bizim ne de onların. Zaten sorun buradan kaynaklanıyor. Biz ve onlar! Bir türlü bir olamadık, dünyalı olamadık. Yok, yok uzaylılar bize bir saldırsınlar. Ancak o zaman birleşebilecek gibi gözüküyoruz.
Yoldaşlarım, bize ekilen öfke, hırs ve korku tohumlarını besledik, büyüttük içimizde. Bir de baktık biz dünyalılar insanlıktan çıkmışız da cani, katil oluvermişiz. Ama toplumca ölen askerlerimize gözyaşı döktüğümüze göre artık bu duyguları yaşamaktan sıkılmış olmalıyız.
Bu duygularımızı bırakalım. Tamam, da sadece bizimle olur mu dediğinizi biliyorum. Evet, olur hem de bal gibi olur. Şu dünyada kötü duygularını terk eden, iyi duygularını yeşertip büyüten bir insan bile olsa çok şey değişir. Bir de toplumca değiştiğimizi düşünün.
Şu ilizyon dünyada en büyük hakkımız yaşama özgürlüğümüzdür. Herkesin buna saygı duyduğu, bir birine silah yerine sadece ve sadece sevgi dolu elini uzattığı, sınırların olmadığı, benim senin kavgalarının olmadığı, korkulardan, öfkeden arınmış bir dünya düşlüyorum. Hepimizin çocukları var. Artık başka Mehmetçik ölmesin. Koşa koşa evine, ailesine, sevgilisine, eşine, çocuğuna ve yaşamına geri dönebilsin. Hatta ve hatta korunmaya ihtiyacımız olmasın. Askerlik başka bir anlam ifade etsin. İsteyen asker olsun. Siz de ister misiniz böyle bir dünya? Sadece sevginin olduğu bir dünya da yaşamayı hepimiz hak ediyoruz. Acı bizim özümüz değil ki. Neden buna sarıldık, bırakamıyoruz?
Sevgili bu dünyayı terk etmek zorunda kalan askerlerimiz;
Size sonsuz sevgi gönderiyorum. Çok teşekkür ediyorum. Bu son olacak demek isterdim size ama şu an için sanmıyorum. Ruhunuz şad olsun. Umarım diğer şehitlerimiz gibi siz de unutulup gitmezsiniz. Ama sanmıyorum, üzgünüm. Sizi tekrar dünyaya bekliyorum. Gelin ve terk etmek zorunda olduğunuz nefeslerinizi, aşklarınızı, mutluluklarınızı geri alın. Ama tekrar asker olmayı seçmeyin olur mu? Öldürülmeden sonuna kadar ne yaşayacaksanız dibine kadar yaşayın. Geleceğinizi biliyorum. Gelmezseniz de siz bilirsiniz. Yuvamız daha güzel değil mi? Orada rahatdasınız, bu dünyada yaşayamadığımız huzurdasınız, aşktasınız. Yuvadakilere, sevgililere selamlar ve sevgiler götürün benden. Gözünüz arkada kalmasın diyeceğim ama nasıl olacak bilemiyorum. Arkada bıraktıklarınız umarım siziz de mutlu olurlar. Güzel hayatlar yaşarlar. Omuzlarına konulan kısa süreli eller umarım uzun soluklu olur. Ama sanmıyorum. Siz orada savaşırken, can verirken nasıl yalnızdıysanız, onlar da bu acımasız dünya da yalnız kalacaklar ve yaşamaları gerekenleri yaşayacaklar. İşte uğruna öldüğünüz bu topraklarda birlik, destek en fazla kırkınız çıkana kadar. Yani pazara kadar. Sonra arkanızdan gözyaşları dökenler kendi hayatlarına dönecekler. UNUTULACAKSINIZ!!! Ama tabi yuvadaki sizler bunun farkındasınız. Dünya böyle bir yer değil mi? Sizin mezara kadar koruduğunuz bu topraklarda hepimiz eski kötü hayatımıza devam edeceğiz ve değişmeyeceğiz. Değişir miyiz sizce? Belki sizin kanlarınız hatırına uyanırız da, değişiriz. Ben umutluyum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder