Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

23 Ekim 2011 Pazar

Gündüz ve Gece

Yoldaşlarım, hiç düşündünüz mü geceyi ve ayı. Güneş bize geri gelmek üzere veda ettiğinde birden karanlık çöker. Hepten karanlıkta kalmayalım diye hemen ay ve yıldızlar alıverirler yerlerini. Nedense hepimiz onları çok severiz. Ay hayatımızda önemli yer teşkil eder güneş gibi. Yıldızları seyretmekten hep keyif alırız.  Ay karanlıktaki ışığımızdır. Yıldızlar ise sanki bize yol gösterir içimizdeki ışığa giden yolda. Ben çok severim saatlerce yatıp, yıldızları seyretmeyi. Neden içinde bulunduğumuz karanlığa değil de bizi aydınlatan aya ve yıldızlara odaklanırız ve onlarla mutlu oluruz? Hiç düşündünüz mü? Çünkü bizim özümüz aydınlıktır.
Her ne kadar dibe batarsak batalım, dünya da bize dayatılan karanlığımızın derinliklerinde olalım, yüzümüzde tebessüm oluverir. Neden sisli,  bulutlu havayı sevmeyiz. Sis önümüzü kapar, yolumuzu seçemeyiz ve mutsuz oluruz ruhen. Bulutlar güneş ve ayla aramıza girer. İçimiz sıkılır, daralır, bunalırız sebepsiz. Oysa bulutlar da bize yağmuru yani bereketi getirir.
Doğa anamız her şekilde bizim yol gösterenimizdir. Şefkatlidir, tıpkı bizi karşılıksız seven tek varlık annelerimiz gibi. Doğa da bizi karşılıksız sever. Ne kadar canını yaksak da,  yıksak da yine de yol gösterir bize. Sanki tanrımızdan aldığı görevi tam da yerine getirir.
Gece ve gündüz dengededir. Yani karanlık ve ışığın dengesi gibi. Gece karanlığı, gündüz ışığı temsil eder. Ama gündüz az da olsa karanlık, gece az da olsa ışık vardır. Biz insanlar çoğunlukta günü yaşamaya eğilimliyizdir. Geceyi ise uykuda geçiririz. Çünkü hepimiz ışık varlıklarız yoldaşlarım. Aslında yaşadığımız şu dünyanın düzeni bize her şeyi anlatmakta. Karanlık çöktüğünde ışıklarımızı yakarız. Yakmazsak kör oluruz, göremeyiz, yolumuzu bulamayız.
Işık varlıklar biz, bu dünyaya karanlığı deneyimlemeye geldik. Ama sanırım artık yeter, en azından buna son vermek isteyenler için. Yeterince acı çektik, ruhumuzu öfkeyle, hırsla ve korkularımızla kirlettik. Bu kötü değil. Hatta iyi bir şey bir anlamda çünkü bunları yaşamasaydık, ışığın, güzelin, iyinin ne farkında olurduk ne de değerini bilirdik. Yoldaşlarım, ışık varlıklar olan bizler, dünyaya doğduğumuz anda özümüzü unuturuz. Sistem bunu gerektirir. İlizyondaki halimize teslim olur, onunla dünya da var oluruz. İki amacımız vardır. Kendi kişisel seçtiğimiz dünyasal ve ruhsal deneyimlerimizi yaşamak ve tekâmül etmektir ruhen. İkincisi ise ilahidir. Gelirken aldığımız bütün perdelerimizi kaldırmak, özümüzü fark etmek, ilahi ışık, aşkı bulmaktır. Bulmaktır çünkü o içimizdedir ve kilitlidir. Anahtar bizizdir. Fark etmek fark etmektir asıl amacımız hepimizin. Sınıf atlamak gibi düşünün.
Dünya da okuldur. Sınıfları vardır tıpkı dünyadaki okullarımızda olduğu gibi. Okumayı sökmeden nasıl ikinci sınıfa geçemezsek, karanlığı deneyimlemeden ışığa geçemeyiz. Sistem budur yoldaşlarım. Nasıl sınıfta kaldığımızda bunu kabullenip uyuyorsak, ilahi sisteme isyan etmeyelim. Yaşadıklarımızdan dolayı tanrımıza kızmayalım, isyan etmeyelim, küsmeyelim. Çünkü tanrımıza küsmemiz kendimize küsmemiz demektir. Yapmayalım bunu. Tevekkül edelim ve çıkış yolumuzu arayalım ve bulalım.
Ruhen karalıkta da ışıkta da olsanız, ışığa gelseniz de kalsanız da sizi çok seviyorum. Size içimdeki ilahi sevgiyi akıtıyorum alır mısınız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı