Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

2 Kasım 2011 Çarşamba

Tanrım Çok Özür Dilerim...

Tanrım çok özür dilerim. Hem senden hem de kendimden…
Tanrım biliyorum sen beni hiç yargılamadın, sadece sevdin hem de sonsuz adaletin ve şefkatinle. Oysa ben senden uzak durdum hep. Korktum ve korkutuldum. Günahlarla hayatımı sınırladılar tanrım. Seni elinde kızılcık sopası yukardan bana kızgınlıkla bakarken hayal ettim hep. Başıma gelen her kötü şeyde seni suçladım. Sana isyan ettim. Ama özür dilerim ne yapabilirim; beni kadere inandırdılar. Kader denilen şeye senin karar verdiğini öğrettiler. Kimse bana bizi özgür bıraktığını, senden özellikler verdiğini, bizi çok sevdiğini anlatmadı, öğretmedi tanrım. Kimse beni düşünmeye yüreklendirmedi. Seni sorgulamama, dinimi sorgulamama izin vermedi tanrım. Günahtı bunlar. Oysa ben hep içimde sorguladım. Bundan suçluluk duydum. Şimdi yüreklilikle ve içimdeki senin sevginle söylüyorum. Evet, seni sorguladım, dinimi sorguladım. Geldiğim nokta bana öğretilenler ve dayatılanlara karşı durarak; seni ve dinimi çok ama çok seviyorum. Ama artık dinin aramıza girmesine izin vermiyorum. Hep düşündüm; beni şu dünyada en çok seven kişi annemdi. Çünkü beni doğurmuştu, büyütmüştü. Ne yaparsam yapayım hep de sevecekti. O zaman tanrı nasıl beni sevmezdi, cezalanırdı, hatta yakardı. Olmaz olamazdı. Sonsuz sevginin, şefkatin kaynağı olan sen bunu yapmazdın. İçim rahatladı. Sonra bana verdiğin sevgiyi içimde kilitlediğimi fark ettiğimde senden çok utandım. Hemen sevgimi kucakladım. Artık benim üzerimde sadece ve sadece senin sonsuz sevgin, adaletin, şefkatin hüküm sürmekte. Artık senden korkmuyorum.
Beni korkuturlarken günahlarla; sana şükretmeyi bilemedim. Ama şimdi senden korkmayan ben, sana şükretmeyi öğrendim ve bunu gönülden yapıyorum. Keşke tanrım bana seni sevmeyi öğretselerdi. Keşke beni korkutmasalardı. Senin yasakların yerine beni sadece sevginle büyütselerdi; o küçücük çocuk ben belki de hiç öfkeyle, hırsla dolmayacaktım, gözlerim ağlamaya bağımlı olmayacaktı, yüreğim isyanı değil tevekkülü öğrenecekti. Geldiğim bu noktaya çocukken gelebilecektim. Ama olsun şimdi sana kendi özgür irademle bağlandım. Ne dinim aracılığı ile ne de seni bize yanlış tanıtan varlıklar vasıtasıyla.
Şimdi biliyorum ki istediğim hayatı yaşamakta özgürüm. İster karanlıkta ister ışıkta olayım döneceğim yer, özüm yani senin sevgin.  
Bana dünyanın acılarla, zorluklarla, kanla dolu olduğunu öğrettiler. Dünyanın sınav olduğunu kazıdılar beynime. Oysa öyle değilmiş tanrım. Buranın ruhlar için oyun alanı, okul olduğunu kimse anlatmadı, öğretmedi. Okul ama sınavları kendimizin koyduğu, notların, takdirlerin, pek iyilerin olmadığı bir okul. Ama ben öğrendim tanrım. Beni seviyorsun, seviyorsun.
Dünyada sözüm ona senin sevgin adına savaşlar var tanrım. Senin sevgini içinde hisseden hangi varlık savaşabilir? Seni gerçekten içinde hisseden her varlık sadece ve sadece sever.
Tanrım seni gönülden seven, hisseden varlık olarak artık kendimi de çok seviyorum ve yargılamıyorum. Sana yani kaynağa gönülden bağlıyım.
Farklı bir dünya hayal ediyorum. Sadece senin sevginin olduğu, senden korkmayan, sorgulayan çocukların yetiştiği bir dünya. Sana söz veriyorum; ben ve yoldaşlarım senin aşk yolunda ilerliyoruz. Tek yolumuz ilahi aşk ve sevgi.
SENİ SEVİYORUM!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı