Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Kasım 2011 Pazar

Ah Halit Ah :)

Ve Halit Geri Geldi J
Sevgililer Halit’i öven, ona söven içimdeki aşk intihar etmiş, puf olmuş, yok olmuş J
Zaten o gerçek aşk mıydı acaba? İçinde hırs, öfke, can acıtan sözler, davranışlar olan, oyunlar oynanan aşk gerçek aşk olamaz. Evet; ben bunların hepsini Halit’te yaşadım. Bir de kör kütük âşıktım değil mi? Değilmişim demek ki! Onsuz devam ettiğim yolculuğum sırasında zaten bunları fark etmiş olan ben bu tüh, kaka duygularımdan çoktan özgürleşmişim. Her şey gerçekten ama gerçekten fark edişle başlar. Hayır; onun bir suçu yok, benim de yok. Çünkü ben aşkı bu şekilde yaşanır sanıyordum. Oysa o aşka hepten kapalıydı. Yaşandı ve bitti. İçimdeki o sandığım aşk intihar etti. Etmesi de gerekiyordu. Sanırım ben kasten buna izin verdim, yol verdim. Benim ışık yolumda böyle bir aşka yer yoktu. Her an kendini geliştiren, ışığını büyüten biri olarak karanlık duyguları bırakmam gerekliydi. Çok ta iyi oldu, elime sağlık J
Dün akşam Halit geldi. Her şey aynıydı. Sıcaklık, samimiyet aynıydı sanki hiç aylarca görüşmemiş gibi değildik. Sadece onu her gördüğümdeki kalbimdeki heyecan, neşe yoktu. Neredeydi o? Aradım, taradım içimde saniyeler içinde hayır yoktu. Ama orada başka bir şey vardı. İçimdeki yalancı, yakıcı aşk gidince ona duyduğum sevgimi, şefkatimi buldum. Bakışım değişmişti ona. İşte o an ona sıkı sıkı sarılmak istedim. Çok şey paylaşmıştık ki onunla. Zaten ben onun dert ortağı, neşe kaynağı, huzuruydum. İşte onları ben de o an kendimde hissettim. Sadece ve sadece bir saat sohbet ettik. Ayrılırken gerçekten ama gerçekten ona sıkı sıkı sarıldım, sevgiyle ve şefkatle. O an ona duyduğum yalancı aşka da sanki veda ettim. Artık hayatımda buna yer yok. Hayatıma sevginin, şefkatin hükmettiği ve bu duyguların hissettirdiği kalp çarpıntılarını istiyorum. Bu duyguları paylaşmak, büyütmek istiyorum. Kısaca hayatı paylaşmak, güzelleştirmek, anlam katmak istiyorum. Çünkü inanın sevgisiz hayatın hakkını veremeyiz. Çünkü hayat sevginin ta kendisidir. Ama bizler ne oyunlar yaratıp oynuyoruz. Acılar çekiyoruz, can acıtıyoruz. Sonra da bunu aşk sanıp kendimizi kandırıyoruz. Gerçek aşk var ya öyle üç beş ayda kaybolmaz ya da zaten ondan kopulamaz.
Sevgililer hepinize gerçek aşk diliyorum. Ama önce eski aşk alışkanlıklarımızı, inançlarımızı bırakmalıyız. Bunu başardığımız an, o bize koşa koşa gelecek.
Sizce bana gelmiş olabilir mi? Bunu birlikte öğreneceğiz. Ben yaşayacağım, size anlatacağım. Sizler kendinizden duygular bulacaksınız, fark edeceksiniz eğer isterseniz. İster misiniz?
Sizi çok ama çok seviyorum tıpkı Halit’i çok ama çok sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı