Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

8 Kasım 2011 Salı

Her Daim Kıştaki Yaşayan Ölüler...

Yoldaşlarım, hep kış yaşamaktan bıkmadınız mı? Karanlıktayken bile kıştan hoşlanmazdım. Hep özümün farkındaydım sanki. Kışın hava hep pusludur. Güneş sanki bizi terk etmiş gibi hissederiz. Aslında oradadır ama sadece aydınlatır birazcık. Adeta ben buradayım, yanınızdayım dercesine, ama ışığı mattır, ısıtmaz bizi. O uzaklaştığı zaman bizden; bedenimiz gibi içimiz de ürperir ve üşür. Erkenden hava kararır. İçimizde kararır. Kış bizi mutsuz eder. Çünkü ışığımızı ve sıcaklığımızı kaybederiz. Sonbaharla birlikte ağaçların yemyeşil yaprakları sararıp solar ve dökülürler. Yürüdüğümüz yerleri örterler sanki bize bir şey anlatmak isterlercesine. Çünkü şu anda içiniz de böyle. İçinizdeki sevgi, ışık ağacınız kendini bırakmış, yaprakları solmuş, dökülmüş durumda. Ama nedense biz o yaprakları çiğneyerek yolumuza devam ederiz. İşte İçinizdeki dökülen sevgi yapraklarını da umursamıyorsunuz, içinizden kayıp gitmesine öylece seyirci kalıyorsunuz. UMURSAMAZSINIZ! Böylece içiniz deki güneş de sizi terk ediyor. Kalmasına gerek var mı ki? Sizin niyetiniz yok ki yeşermeye, canlanmaya. Siz yaşayan ölü olmaktan memnunsunuz. Üzgünüm yaşayan ölüsünüz. Neden mi? Özününüzün farkında değilsiniz. Seçim yapmıyorsunuz. Size dayatılan gerçeklikte yuvarlanıp gidiyorsunuz. Ama size dayatılan bu gerçeklik sadece bir ilizyon hem de kötü bir ilizyon. Ama bence bunu yaşadığınız yeter. Sizin özünüzde kötü yok sadece iyi var. Ama gerçekliğiniz olmayan kötüyü deneyimliyorsunuz. Yetmedi mi? Hepinizi Işığa, sevgiye çağırıyorum. Gelin ve gerçekliğinizi alın. Birer He Man, Zeyna olun. Söz veriyorum, sadece özünüzü almak için savaşacaksınız. Sonra savaş yok. Sadece mutluluk, huzur, sevgi, aşk var. Savaşmaktan korkmayın. Çünkü sizler çok güçlü, cesur savaşçılarsınız. Size dayatılan karanlık ilizyon hayatınız da hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Hatırlayın, siz bu dünya adlı gezegene gelirken yoğun negatifleri yüklenip geldiniz. Kendinizi sevin ve kendinizle gurur duyun. Siz bunu hak ediyorsunuz sevgililer. Ama şimdi size diyorum ki artık hayatta kalma savaşı vermek zorunda değilsiniz. Sadece tek savaşınız var. Oda yakmadan yıkmadan olacak. Sadece ve sadece seçim yapacaksınız. Seçiminizi yapın. Yerlerde sürünerek yaşayan ölü gibi mi yaşayacaksınız yoksa kanlı, canlı kendi hayatınızın efendisi olarak iyiyi, güzeli mi yani hak ettiğinizi mi yaşayacaksınız.
Evet, artık uyanma vaktiniz geldi. UYANIN; UYANIN; UYANIN! IŞIĞA, IŞIĞINIZA gelin. Toplanın. Hatırlayın aslında yanlışlar doğruları götürmez. Doğrular yanlışları siler, yok eder! Doğruya gelin… İlahi oyunda yerinizi alın. Korkmayın ben ve benim gibi bir sürü ışık oyuncusu ve ilahi varlıklar yanınızdayız.
Sizi seviyorum benimle yürüseniz de, öylece bir bakıp dönseniz de, tamamen reddetseniz de.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı