Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler ne yapardım? Koskoca otuz beş yıl yoldaşlarım. Arkama, mazime bakıyorum da gerçekten mutlu olduğum tek an bile yok. İnanın yok. Neden mi? Çünkü ben ruhen mutsuzdum ki anlar beni nasıl mutlu edebilsin. Hayatımın dönüm noktaları mutlu, huzurlu, kahkahalarla, gülümsemelerle dolu değil. Hepsi ama hepsinde bir sıkıntı var anı bankamda. Oturup düşündüğümde yaşamadığımı fark ediyorum. Evet, yaşıyordun ama nefes alan yaşan ölüydüm. Hayatın akışına teslim olmuş, köle ben olarak. Hep bir yanlışlık vardı hayatımda çocukluğumdan beri, adlandıramıyordum. Adlandırdığımda çoktan otuzumu aşmış, çoktan incinmiş, kırılmış, yara bere içinde kalmıştım. Şimdi fark ediyorum; bütün mutsuzluğum kulluğum, köleliğimdenmiş. Ama şimdi çok mutluyum; Hayır bir dakika hayat bu olmamalı! dediğimden beri. Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler; ta en başa dönsem, çok ama çok farklı yaşardım hepiniz gibi yoldaşlarım. Ama yaşadığım o mutsuz anların sebebi benim ki. Kimseyi suçlayamam. Kendimi de suçlamıyorum. Kabul ettim. İçimdeki ilahi aşkla, sevgiyle yani gerçekle benle yollarımı ayıran bendim. Böyle olması gerekiyordu. Kötüyü deneyimlemem, canımı acıtmam gerekiyordu. Yoksa mutluluğun anlamını gerçekten bilemeyecektim. Mutluluğun tarifi nedir sizde? Sizde ki mutluluk çok para, sevgili, rahat, lüks konforlu hayatsa yanlıştasınız yoldaşlarım. Çünkü bunlar şu an hayatınızda olsa bile bir süreliğine mutlu edebilir sizi. Benim için mutluluk fark etmek. Hayatı, kendimi, tanrıyı farketmek. Çıktığım bu yolda öğrendim ki çektiğim bütün acılara tek sebep benim. Yaşadığım bütün mutsuzluklar benim yaratımım. Ben yaratımımı değiştirmedikçe, kendimi değiştirmedikçe istediğim kadar para, aşk, konfor gelsin hayatıma, ben onu bir güzel itinayla, kasten yok ederim. Çünkü yokluk bilincindeyiz yoldaşlarım. Paranın kölesiyiz. Tek mutluluğumuzun o olduğunu zannediyoruz. Tatminsiziz yoldaşlarım. Hep dahasını, dahasını talep ediyoruz. Tevekkülü bilmiyoruz. Oysa ruhumuz o kadar tatminsiz durumdaki farkında değiliz. Daha çok çalışıyoruz, sevişiyoruz, eğleniyoruz, yiyoruz, içiyoruz, alıyoruz da alıyoruz. Ama yok, yok. Yine aynı yine aynı. Biliyorum bunların hepsini yaşadım. Burnum borç bataklığından hiç kurtulmadı ne o beş dakikalık tatminim için. Çalıştım, çalıştım; kazandıklarım haydan geldi huya gitti. Bereketsizdim çünkü. Yemedim yemeği sevmem. Tabi marifet değil; bu da bir nevi cezalandırma yöntemi kendimizi çünkü. İçtim, eğlendim, hatta ve hatta seviştim ama yok yok! Yine de mutlu olamadım. Ama bunları yaptığım için pişman değilim. Bunları denemeseydim, bilemeyecek, gerçek mutluluk yoluna çıkamayacaktım. Şimdi; şu anki farkındalığımla biliyorum ki ben her şeyi yaratmaya muktedirim. Acıyı da, mutluluğu da. Bu sefer, ama acıyı değil, mutluluğu yaratmayı, yaşamayı seçiyorum. Alışkanlıklarımı değiştirdim. Acı bağımlılığımı ve vampirliğimi bıraktım.Pozitif her şeyi yaratmayı seçtim ben. Ruhumu temizledim. Canavar olarak adlandırdığım zihnimi susturmayı başardım. Artık ona ben hükmediyorum. Bir sonraki yazımda bunu anlatacağım. Artık zihnim de benimle birlikte. Hep iyiyi düşünüyor ve yaratıyor.
Şimdi size soruyorum, sizin de yıllarınız kayıp mı? Hükümlü mü, hükümsüz mü? Benimkiler Hükümsüzler. Onları değiştirdim. Sıra sizde yoldaşlarım. Ben buradayım, hep yanınızdayım ve elinizden tutuyorum ve sizi çok ama çok seviyorum hem de kalbimden, safça.
Sevgili Okurum,
YanıtlaSilBunca ümitsizliğinin içinde aslında elmas değerinde bir ümidin var. Sakın bunu kaybetme ve lütfen seçim yap.
Lütfen bu sevgiyi hissedebilmen için kendine izin ver.
Şöyle yapabilirsin;
Ben benim ve huysuz cüceyim,
şimdi şu anda bundan sonra her zaman ve daima içimdeki saf sevgiyi ve bana sunulan bütün saf sevgileri hissetmek için kendime izin veriyorum ve bunu seçiyorum.
Lütfen daha sonra 2 defa burnundan derin nefes alıp ağzından ver.
Sevgiler