Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

11 Kasım 2011 Cuma

Kaybolan Yıllar...

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler ne yapardım? Koskoca otuz beş yıl yoldaşlarım. Arkama, mazime bakıyorum da gerçekten mutlu olduğum tek an bile yok. İnanın yok. Neden mi? Çünkü ben ruhen mutsuzdum ki anlar beni nasıl mutlu edebilsin. Hayatımın dönüm noktaları mutlu, huzurlu, kahkahalarla, gülümsemelerle dolu değil. Hepsi ama hepsinde bir sıkıntı var anı bankamda. Oturup düşündüğümde yaşamadığımı fark ediyorum. Evet, yaşıyordun ama nefes alan yaşan ölüydüm. Hayatın akışına teslim olmuş, köle ben olarak. Hep bir yanlışlık vardı hayatımda çocukluğumdan beri, adlandıramıyordum. Adlandırdığımda çoktan otuzumu aşmış, çoktan incinmiş, kırılmış, yara bere içinde kalmıştım. Şimdi fark ediyorum; bütün mutsuzluğum kulluğum, köleliğimdenmiş. Ama şimdi çok mutluyum; Hayır bir dakika hayat bu olmamalı! dediğimden beri. Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler; ta en başa dönsem, çok ama çok farklı yaşardım hepiniz gibi yoldaşlarım. Ama yaşadığım o mutsuz anların sebebi benim ki. Kimseyi suçlayamam. Kendimi de suçlamıyorum. Kabul ettim. İçimdeki ilahi aşkla, sevgiyle yani gerçekle benle yollarımı ayıran bendim. Böyle olması gerekiyordu. Kötüyü deneyimlemem, canımı acıtmam gerekiyordu. Yoksa mutluluğun anlamını gerçekten bilemeyecektim. Mutluluğun tarifi nedir sizde? Sizde ki mutluluk çok para, sevgili, rahat, lüks konforlu hayatsa yanlıştasınız yoldaşlarım. Çünkü bunlar şu an hayatınızda olsa bile bir süreliğine mutlu edebilir sizi. Benim için mutluluk fark etmek. Hayatı, kendimi, tanrıyı farketmek. Çıktığım bu yolda öğrendim ki çektiğim bütün acılara tek sebep benim. Yaşadığım bütün mutsuzluklar benim yaratımım. Ben yaratımımı değiştirmedikçe, kendimi değiştirmedikçe istediğim kadar para, aşk, konfor gelsin hayatıma, ben onu bir güzel itinayla, kasten yok ederim. Çünkü yokluk bilincindeyiz yoldaşlarım. Paranın kölesiyiz. Tek mutluluğumuzun o olduğunu zannediyoruz. Tatminsiziz yoldaşlarım. Hep dahasını, dahasını talep ediyoruz. Tevekkülü bilmiyoruz. Oysa ruhumuz o kadar tatminsiz durumdaki farkında değiliz. Daha çok çalışıyoruz, sevişiyoruz, eğleniyoruz, yiyoruz, içiyoruz, alıyoruz da alıyoruz. Ama yok, yok. Yine aynı yine aynı. Biliyorum bunların hepsini yaşadım. Burnum borç bataklığından hiç kurtulmadı ne o beş dakikalık tatminim için. Çalıştım, çalıştım; kazandıklarım haydan geldi huya gitti. Bereketsizdim çünkü. Yemedim yemeği sevmem. Tabi marifet değil; bu da bir nevi cezalandırma yöntemi kendimizi çünkü. İçtim, eğlendim, hatta ve hatta seviştim ama yok yok! Yine de mutlu olamadım. Ama bunları yaptığım için pişman değilim. Bunları denemeseydim, bilemeyecek, gerçek mutluluk yoluna çıkamayacaktım. Şimdi; şu anki farkındalığımla biliyorum ki ben her şeyi yaratmaya muktedirim. Acıyı da, mutluluğu da. Bu sefer, ama acıyı değil, mutluluğu yaratmayı, yaşamayı seçiyorum. Alışkanlıklarımı değiştirdim. Acı bağımlılığımı ve vampirliğimi bıraktım.Pozitif her şeyi yaratmayı seçtim ben. Ruhumu temizledim. Canavar olarak adlandırdığım zihnimi susturmayı başardım. Artık ona ben hükmediyorum. Bir sonraki yazımda bunu anlatacağım. Artık zihnim de benimle birlikte. Hep iyiyi düşünüyor ve yaratıyor.
Şimdi size soruyorum, sizin de yıllarınız kayıp mı? Hükümlü mü, hükümsüz mü? Benimkiler Hükümsüzler. Onları değiştirdim. Sıra sizde yoldaşlarım. Ben buradayım, hep yanınızdayım ve elinizden tutuyorum ve sizi çok ama çok seviyorum hem de kalbimden, safça.

1 yorum:

  1. Sevgili Okurum,
    Bunca ümitsizliğinin içinde aslında elmas değerinde bir ümidin var. Sakın bunu kaybetme ve lütfen seçim yap.
    Lütfen bu sevgiyi hissedebilmen için kendine izin ver.
    Şöyle yapabilirsin;
    Ben benim ve huysuz cüceyim,
    şimdi şu anda bundan sonra her zaman ve daima içimdeki saf sevgiyi ve bana sunulan bütün saf sevgileri hissetmek için kendime izin veriyorum ve bunu seçiyorum.
    Lütfen daha sonra 2 defa burnundan derin nefes alıp ağzından ver.
    Sevgiler

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı