Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

1 Ocak 2013 Salı

Fransız İlişkiler...

Sevgililer,
Buradan madam kız kardeşimi kınıyorum!
Adı madam olarak kaldı çünkü GS üniversitesi mezunu endüstri mühendisi kardeşim çalışmayıp evde oturduğu zamanlarda annem  madam oldu çocuğum diye kızarak söylenirdi.
İşte oradan kaldı.
Kınama sebebim ise yeğenlerimin Türkçe konuşmuyor olması.
Aramızdaki sözel iletişim neredeyse sıfır.
Ev şu an uluslararası.
Türkçe, İngilizce, Fransızca havada uçuşuyor.
Bu sebebiyetle herkes birbirine Fransız durumda.
Ne dedi, ne dedi sorusu hepimizin dilinde.
Hiç hoş değil inanın.
Ortak dilin gözünü seveyim.
Şimdi ben anlamıyorum, ülkedeki anadil kavgasını.
Anlayamayacaksak birbirimizi ana dilin ne anlamı var?
Bir ülkenin, ailenin ortak dili olmalı.
Yoksa tam bir bütünlük sağlanamaz.
Şu anda tam bir bütünlük sağlayamıyoruz evde.
Biz kaptırıp aramızda kendi dilimizde konuşurken kardeşimin Fransız eşi gerçekten Fransız kalıyor, sıkılıyor.
Hop dönüyoruz İngilizceye.
Dönüyoruz da aynı tadı vermiyor.
Yabancı bir sevgili hep ilgimi çekmişti, yok karar verdim almayayım ben.
Tek bildiğim yabancı dil İngilizce.
Duygusal ilişkide zor ama.
İnsanın sevgilisine anlatacak ne çok şeyi var oysa.
Anadilde olduğu gibi samimi olmaz sanki.
Bilemiyorum belki olur.
Denesem mi acaba?
Hoş aynı dili konuştuğum adamlarla ortak dilimiz olamadı hiç.
Aynı duyguda buluşamadık ki, dilde yakalayalım uyumu.
Adam dilini bilmez ama ruhunu bilir belki.
Kelime alış verişimiz az olabilir ama sevgi alış verişimiz çok olur.
Ama bence her ikisi birlikte olsun Sevgililer.
Düşüneceğim yabancı yar olayını.
Siz ne dersiniz?
İster yabancı ister bizden olsun yeter ki kalbi samimi olsun.
Hepimiz içten aşkları hak ediyoruz.
Sende kaldı bende kaldı aşk oyunlarından çoktan sıkıldık değil mi?
Eninde sonunda yabancı âşıklar gerçekse duyguları bir şekilde uyum sağlıyor.
Bizden olanlarla bazen hiç uyum yakalayamadığımız olmuyor mu?
Olmaz mı dediğinizi duyar gibiyim.
Sahi biz neden âşık olduğumuzu sandıklarımızla uyum sağlayamıyoruz?
Sandığımızdan olabilir mi?
Hep sanıyoruz canına yandığım!
Gerçeği nerede bu aşkın bir bileniniz var mı?
Anlatsanıza bana.
Ben yaşayınca çatır çatır anlatacağım.
Ne büyük zevk olacak benim için.
Sevdiğin adamı ve ona duyduğun aşkı anlatmak eminim harika bir duygudur.
Buna yatkınım.
Halit de Halit diye dilimde, kalemimde tüy bitti.
Ama Halit kalbime kazık dikti.
Aşk duygumu kişilerin dışında yaşıyorum.
Ben aşkın kendisine aşığım.
Bence aşk gerçek ya da zan olsun anlatılmaya her şekilde değerdir.
Aşk şu dünyada aradığımız tek şey aslında.
Tamlanmak bütünlenmek arzusuyla yanıp kavruluyoruz.
Ama gerçekten ne yapayım tamlanamadığım, tamlayamadığım aşkı?
Tamlanamadığım her aşk eksiltmiştir beni.
Siz yaşadığınız aşklarda eksildiniz mi hiç?
Bendeniz Sevgi Periniz ister yerli, ister yabancı aşkınız olsun yeter ki aynı gönül ve dünya diliniz olsun.
Hepinize cana can katan aşklar diliyorum.
Hatırlayın, dünyaya canımıza can katmaya geldik ve sizler benim canımsınız!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı