Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Nisan 2012 Cuma

Aşkım Sen Bizim Tek Özgürlüğümüzsün...


Aşkım, ülkemde hala sana duyulan sevgi korkuyla özdeş L  İlahi yolun yolcusu ve Atatürkçü bir sevgi perisi öğretmen olarak okullarda Kuran dersleri koyulmakta. Aslında ilk başta olumlu görmüştüm ama sonra Kuranın açıklaması öğretilmeyeceğini sadece ezberletileceği gerçeği beni şok etti diyebilirim. Neden Aşkım neden biz çocuklara seni, senin söylediklerini anlatmıyoruz da hiç bilmedikleri bir dilde sadece ve sadece ezber yaptırıyoruz? Neden çocuklarımıza sorgulamayı öğretemiyoruz? Korkuyoruz. Sorgulayan, araştıran çocuklar gün gelip yetişkin olduklarında sisteme isyan edip, şimdiki inançları ve düzeni değiştirir çünkü. Kaos olur. Oysa çoktan ülkem insanı kaosun dibinde. Seçme seçilme hakkının farkında bile değil.  Koyun sürüsüyüz maalesef, adeta senin bize bahşettiğin özgür irademize ihanet ediyoruz. Toplumca hem duygusal hem de maddesel açız. Kabahat bizde çünkü hala bizi doyurmalarını bekliyoruz. Kendi irademizi kullanarak gidip almaya korkuyoruz. Nasıl korkmayalım Aşkım, benim ülkemde özgür irade yok. Kimse istediğini söyleyemiyor. Özgürlüğümüz elimizden alınır diye korkuyoruz. Oysa çoktan özgür olmak için kanlarını döken şehitlerimize ihanet edercesine tutsağız biz.
Ülkemde adaletsizlik hüküm sürmekte Aşkım. Belli kesim rahatın konforun keyfini, şaşasını yaşarken ve onlardan başka bir hayat yokmuş gibi davranırken, halkım aç, sefil hem ruhen hem de madden.  En kötüsü de bu yaşamı kaderleri sanmaları. Senin bahşettiğin bolluk bereket nasıl da sadece belli bir kesime ait olabilir. Sen ayırmazsın ki yarattığın varlıkları. Peki; biz varlıklar neden bir birimizi ayrıştırıp, ötekileştirip zenginliği ve fakirliği yaşıyoruz? Paylaşım nerede kaldı, sosyal devlet nerede kaldı Aşkım? Adaletin nerede kaldı. Tabi önce kendimiz inanmalıyız adaletine ve kendi adaletimizi öce kendimize vermeliyiz. Adaleti bekledikçe eziliyoruz, ezileceğiz.
Toplumca eziğiz. Ah Aşkım nasıl da bu hale geldik? Bu ülkeden çıkmadı mı Atatürk, özgürlüğümüz için canlarını feda eden cesur şehitlerimiz, askerlerimiz? Halk kazanmadı mı bu yaşadığımız özgürlüğü? Biz bu kahramanların çocukları, torunları değil miyiz? Bu kahramanlar savaş meydanlarında düşmanın üzerine senin adını yürekten haykırarak gitmediler mi? İşte biz içimizdeki senin gücünü unuttuk, bir kurtarıcı bekliyoruz Melek Atam gibi. Oysa o güç yani sen içimizdesin. O kadar uykudayız ki kulluğu ve köleliliği tek gerçekliğimiz sanıyoruz.
Çocuklara seni sevgi ve aşkla anlatan bir öğretmen olarak şunu söyleyebilirim cesurca Aşkım; düşünmeyen, sevmeyen, sorgulamayan, ezik robotik çocuklar yetiştiriyoruz. Benim çalıştığım okulda bile demokrasi yokken aksine emir komuta sistemi varken nasıl da çocuklara örnek olabiliriz?  Sistem aslında çoktan çöktü ama henüz farkına varılamıyor. İlkokul çağındaki çocuklar sisteme ayak uydurmuyor hatta isyan ediyor. Çünkü bu neşeli yunuslar sadece sevgi ve oyun odaklılar. Acaba onlar gerçekten seni özde biliyor olabilirler mi Aşkım? Acaba onlar dünyaya senin çocukların olarak eğlenmeye, senin sevgini demirlemeye, neşe, barış getirmeye gelmiş olabilirler mi?  Bence öyle. O küçücük ama kalpleri kocaman çocuk varlıklarla çalışmaktan, eğlenmekten hoplayıp zıplamaktan büyük haz alıyorum. Onlar bana hala gelecekten ümit veriyorlar. Çok seviyorum, seviliyorum ve seviniyorum…
Aşkım, bu topraklar özgürlük topraklarıdır. Senin yarattığın biz insan varlıklar köleliğe mahkûm olamayız. Biz senin varlıklarınız öyle ise VARIZ. VARSAK güzel olan her şey de var demektir. Sadece fark etmemiz gerekli, ama bunu senden korkarak, kulluğumuza inanarak yapamayız. Biliyorum ki sen bizi yalnız bırakmazsın ve desteklersin. Sen hep varsın, öyle ise seni sözde değil özde seven, bilen insan varlıklar da var ve bu varlıkların aydınlık getiren ayak sesleri duyulmakta. Bu ayak sesleri senin Aşkım, kim dur diyebilir? Bu ayak sesleri aydınlıkla birlikte; özgürlüğü, neşeyi, barışı, kardeşliği, varlığı, eşitliği getirmekte.
Ben senin aşığın, Sevgi Perisi sana ilahi aşk sözü veriyorum, senin korkusuz sevgini bütün dünyaya yayacağız ve bir olacağız. 
http://fizy.com/#s/3fxas4 ( Yeni Sekme Lütfen :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı