Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

17 Nisan 2012 Salı

Yaşama İçiyorum, Şerefe...


Can Kuşlarım, boğazımı ve ruhumu serinleten buz misali rakım elimde, sigaramın dumanı ciğerlerimde, kulağımda eski 45’likler yaşamımı, var olduğum şu anı kutluyorum.  Ah dostlar şu yaşadığımız hayat ne kadar da ciddi yoksa biz mi çok ciddiye alıyoruz? Benim ciddiye aldığım kesin. Kendimi paraladım değişme dönüşme uğruna. Başıma gelen her şeyi kendimden bildim, ne kadar da büyütmüşüm gözümde beni J Yaşamayı unuttum. Pişman mıyım? Asla. Hep dediğim gibi benim yolum bu. Ama vardığım nokta çok basit. Hayat dibine kadar yaşanmalı. Ne yaşamayı istiyorsak yaşamalıyız, özgürce. Hayat kısa be dostlar. Hatırlayın sevaplar kadar günahlar da var. Derviş olmak zorunda değiliz. Tanrı bile bizi zorlamazken biz neden bunu yapıyoruz kendimize. Canına yandığım şu toplumsal kurallarımız yok mu, hepimizi engelliyor. O ne der, bu ne der diye hayatımızı kısıtlıyoruz. Evrensel kurallar var, ona dâhil olalım. Orada her varlık istediğini yaşamakta özgürdür, her şekilde ve her durumda özgür iradeye saygı ve kabul vardır, yargı ise yoktur. Yargıların hükmünü kaldıralım üzerimizden. Kim ne derse desin, yüreğimizin sesini dinleyelim, o bize yalan söylemez. Zihnimiz gibi üçkâğıtçı, kandırıkçı, vesveseci değildir. O saftır.
Saf kalbimle içiyorum bu akşam, katılır mısınız bana? Gelin benim dünyamda yargılar kapsama dışıdır. Gelin, aşklarımızı, sevişmelerimizi, kırgınlıklarımızı, mutluluklarımızı kısacası hayatlarımızı paylaşalım gülelim, ağlayalım, şarkılar söyleyelim, içelim güzelleşelim.
Bu akşam ben yol gösteren değil de yolcu olma hakkımı kullanıyorum. Belki de siz bana yol gösterirsiniz yaşadıklarınızla, duygularınızla ne dersiniz? Bir birimizden farkımız yok ki.
Hepimiz bu hayat yolculuğunda yolcuyuz, biz yolcuyuz da hancı kim bilemiyorum? Biliyorsanız bana gösterir misiniz bir zahmet, zira ona soracaklarım var J
Hayatı nasıl tanımlarsınız dostlarım? Hayatı tasvir ederken aslında kendimizi anlatırız. Ben mi? Bu akşam kendimi anlatmaya niyetim yok hatta ve hatta sıkıldım diyebilirim. Biraz da sizi dinleyelim. Hatırlayın hepiniz birer dünyasınız, alır mısınız beni dünyanıza.
Belki de bir süreliğine sözün bittiği yerdeyimdir de sıra size gelmiştir. Kapınızdayım, çalıyorum sevgiyle kapınızı, duyuyor musunuz? Bekliyorum…
Kim bilir hayat daha bize ne sürprizler sunacak. Kim bilir ne aşklar, sevişmeler, kahkahalar, gözyaşları, isyanlar, başarılar, hayal kırıklıkları yaşayacağız. Ne olursa olsun, hayat yaşamaya her şekilde ve her durumda dibine kadar değer, yeter ki biz içimizi öldürmeyelim.
Sizi oyun oynamaya davet ediyorum. Paylaşma oyunu olsun adı. Dünyalarımızı paylaşalım ve ufkumuzu genişletelim birlikte, zira çok sıkıldım monologdan. Hayat paylaştıkça güzel dostlarım. Paylaşma oyunuma katılır mısınız? Yalnız değiliz ki. Ben varım, siz varsınız, biz varız. Elimdeki topu şimdi size atıyorum, oyunu başlatıyorum J
Ben Sevgi Periniz, kadehimi hayata yani kendime ve size kaldırıyorum, hatırlayalım; hayat biz varsak var, yoksak yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı