Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

22 Nisan 2012 Pazar

Bugün 23 Nisan Neşe Dolamıyor İnsan

Canım insan melek Atam, sen cansın, kansın, özgürlüksün, adaletsin, sevgisin ve şefkatsin. Sen Kıymetlimin bize bahşettiği insan melek kurtarıcımızsın. Yarın bu gezegenin saf meleklerine hediye ettiğin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Ne güzel bir hediye lütfetmişsin sen bizlere. Bizlere diyorum çünkü kaç yaşında olursak olalım hepimiz senin çocukların olarak kalacağız. Verdiğin hediyenin çok da büyük, ilahi bir anlamı var. Benim ülkemde artık bu bayramın sadece 23 Nisan kısmı kutlanmakta biliyor musun? Ben bildim bileli, yani otuz beş yıldır 23 Nisanda hep beraber toplaşıyoruz, sana methiyeler düzüyoruz, şiirler, yazılar okuyoruz. Anlamını çoktan unuttuk. Yakında 23 Nisan kısmı da kaldırılırsa şaşmam. Şaşmam çünkü anlamını yitirmiş bir bayramı kutlasak ne olur? Atam biz bu bayramı kutlayamıyoruz çünkü benim ulusum artık sizin canınızla, kanınızla kurtardığınız, seve seve bize bıraktığınız ülkemize egemen değil. Egemenliğin anlamını bile unuttu. O kadar uykuda ki kendini özgür ve egemen sanmakta oysa çoktan kul köle. Hala sizin zaferlerinizle övünmekte, sizin koyduklarınızın üzerine ne koyuldu ben bilemiyorum. O kadar gaflet ve rehavet içindeki başına vuruldukça vuruluyor. Hiç birimiz içimizdeki kahramanı, Atatürk’ü hatırlayıp, pustuğumuz yerden doğrulup, baş kaldıramıyoruz. Bu durumda biz egemen oluyor muyuz canım insan melek Atam?
Çocuklar benim ülkemde mutlu değil ki nasıl kutlasın bu bayramı. Aksine ülkemin çocukları kendi bayramlarında yetişkinleri eğlendirmeye zorlanıyor. Biz hala ülkece gösterişteyiz. Çocuklarımıza iyi ki varsınız, gelin biz sizi eğlendirelim diyemiyoruz. Zaten hangi yüzle diyeceğiz. Bu ülkede adalet yok. Çocuklar özgürce çocukluklarını yaşayamıyor, istedikleri gibi düşünemiyor, istediklerini söyleyemiyor. Biz hala okullarda rahat hazır oldayız ki Atam.
Dünyanın değiştiğinin farkında bile değiliz. Hala iç ve dış düşmanlarımız var, ah bir bilsek tek düşmanın kendimiz olduğu gerçeğini, içimize döner eksiklerimizi tamlar, yanlışlıklarımızı düzeltir, ülkemin canım ufak meleklerinin yüzlerini güldürürdük.
Atam, senin getirdiğin birlik benim ülkemde çoktan yok oldu, çoktan ayrıştık. Artık biz kavramı yok, onun yerine onlar, bizler var, dinciler, Atatürkçüler var. Şu ülkeyi paylaşamadık gitti be Atam. Birlik için dökülen kanlar, çabalar çoktan unutuldu. Sana bile diller uzatıldı, kesildin, asıldın canından çok sevdiğin ülkende. Varsın olsun öyle olsun demek isterdim ama demiyorum, demeyeceğim. Bu ülke ve insanları senin hediye ettiğin bayramları gerçekten hissederek, coşkuyla kutlamayı hak ediyor.
Ben senin hayranın, seni sözde değil özde seven bir sevgi perisi öğretmen olarak, inadına yarın en güzel kıyafetlerimi giyeceğim, içimdeki coşkuyu dışıma yansıtacağım ve çocuklarımla paylaşacağım.
Sana, silah arkadaşlarına, bütün şehit ve gazilere Sevgi Perisinden selam olsun. Sizler ölmediniz ve ölmeyeceksiniz. Bizler ve rehberlik yaptığımız nesiller nefes aldıkça sizlerde nefes alacak, yaşayacaksınız.
Bu topraklarda her zaman olduğu gibi daima dini, ırkı, düşüncesi ve dili ne olursa olsun herkes barış içinde yaşayacak. Sana sevgi sözü Canım insan melek Atam; senin çocukların egemendir, egemen kalacak.

http://fizy.com/#s/1aiyub  Yeni Sekme biliyorsunuz :)))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı