Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

24 Nisan 2012 Salı

Padişahım Sen Çok Yaşa :)

Can Kuşlarım,
Bizler ne zaman bu kadar ikiyüzlü, riyakâr, korkak, sahtekâr olduk ben anlayamadım. İpin ucu nerede, nasıl ve ne zaman kaçtı?
Bilen var mı? Yoksa bir bilene soralım.
Gerçek fikirlerimizle davranış ve söylemlerimiz nedense örtüşmüyor. Zihnimizde kahraman kesiliyoruz. Atıp tutmayı, milletin arkasından konuşmayı, eleştirmeyi, yargılamayı ne çok seviyoruz.
Küçücük çocuklarımız bile böyle. Bizzat yaşıyorum bunu. Arkandan atıp tutuyorlar, yüzüne gelince ses yok. Onu bırakın şak şak bile yapıyorlar J Güler misiniz ağlar mısınız buna? Kızacak durumumuz yok, biz neyiz ki onlar ne olsun.
Dürüst değiliz, yalancayız. Kendimize dürüst olamıyoruz ki başkalarına dürüst olalım. Şimdi çelişki şu ki kendimizin ne mal olduğunu bilmeden küçük dağları yarattığımızı sanıyoruz, başkalarını içimizde yerden yere vururken karşılarında göklere çıkartıyoruz.
Her şekilde PADİŞAHIM SEN ÇOK YAŞA J
Peki, neden böyle yapıyoruz?
Önce kendimizden başlayalım ne dersiniz?
Hiç gerçekte kim olduğumuza bakamıyoruz. Zihnimiz dilimize komut veriyor ahkâmlar kesiyoruz ya da ağlanıp acınıyoruz.
Geveze zihnimiz hiçbir şeyi beceremeyen, hayatta başarısız, sevilmeyen, değersiz zavallı bir insan olduğumuzu, herkesin kötü, bir tek bizim iyi olduğumuzu söyleyip duruyor. Zihin bunları kodluyor, öyleymişiz gibi sanıyoruz. Sanınca da inanıp ve içselleştiriyoruz. Neticede bir bakmışız acıdan beslenen, insanlara acıtasyon yaparak kendini sevdiren bir insan olmuşuz. Daha kötüsü bu halimizin farkında olmamamız.
Zihin kazanmıştır. Padişah ZİHNİMİZDİR.
Oysa belki de gerçekten içimizde çok büyük potansiyellerimiz vardır. Bir kere bizim içimizde Rab var. Nereye sakladık? Lütfen hatırlayalım ve çıkartalım. Belki de sandığımız kadar beceriksiz, zavallı değilizdir.
Sadece içimizdeki cesareti elimize almanız gerekmekte. Çok mu zor?
Hatırlayalım korkunun ecele faydası hiç olmamıştır. Kaldı ki zaten ölüyüz.
Bir başka acınası durumumuz aslında gerçekte çok korkak, yalancı, riyakârızdır daha kötüsü sahtekârızdır. Ama tam aksine davranır, insanları ezikler, yargılar, ahkâmlar keseriz. Ama hatırlamak gerekir, her daim bizden daha da küstahları vardır ve bir gün karşımıza çıkar milleti ezdiğimiz gibi eziliriz. Etme bulma işte, evrende benzer benzeri çeker. Bu durumda padişahımız EGOLARIMIZDIR.
Her şekilde ve her durumda tek padişahımız kutsal kalbimiz olmalıdır ve onu da aklımız desteklemelidir. Bizler bunları unutup zihnimizin ya da egolarımızın kölesi oluyoruz. YAZIK!
Toplumca da aynen böyleyiz. PADİŞAHIM SEN ÇOK YAŞA J
Makamlardan korkuyoruz. Arkalarından atıp tutuyoruz ama yüzlerine gelince el pençe oluyoruz. Oysa tek gerçek makam vardır. O da Rab makamıdır, farkında mısınız yoksa çoktan unuttunuz mu?  İçimizdeki korkularımızdan ya da çıkarlarımızdan dolayı yanlışlara dur diyemiyoruz. Aksine şak şaklıyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali. Ama bize dokunmayan yılan bizi soktuğunda yalnızızdır. Çünkü en büyük hatayı yapmışızdır. Allah’ın birlik çağrısına ihanet etmişizdir.
Zaten Allah sevgimiz de sorgulanmalıdır. Sözüm ona onu çok severiz, tek gerçekliğimiz o dur ama önce ben deriz. Karnımız toksa, sırtımız pekse, cebimiz doluysa başkalarının açlığı, sefaleti, acısı bizi ilgilendirmez ama nasıl da önemliymiş gibi davranırız. Acaba Allah bize kanıyor mudur? Birbirimizi kandırabiliriz de peki ya Allah’ı? Sözüm ona adaleti savunuruz ama sadece kendimiz için başkaları ne olursa olsun. İsterken Allah’tan adalet, sevgi ve merhamet isteriz. İsteriz de biz ne veririz?  Şu hayatta gönülden vermediğimiz hiç bir şeyi Allah’tan alabilir miyiz?
Bunu size soruyorum, ahkâm kesecek değilim. İsterseniz düşünür ve sorgularsınız. İstemezseniz siz bilirsiniz, neticede özgür irade devrede.
Ben Sevgi Periniz buradan tebliğ ediyorum ALLAHIMIZ benim tek padişahımdır. Benim padişahım beni kul, köle etmez, aşağılamaz, üzerimden saltanat sürmez. Her şekilde ve her durumda yanımdadır ve destekler.
Peki ya sizin dünyasal padişah ya da krallarınız?

http://fizy.com/#s/1lw5en ( Yeni Sekme Lütfen )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı