Otuzlu yaşlarımın ilk yılında, bir yerlerde yanlışlık olduğunu fark ettiğim sırada Robin Sharma ile tanıştım tesadüfen. Kitabının ismi beni çok etkiledi. SEN ÖLÜNCE KİM AĞLAR? Başlığı okuyunca gülümseyerek içimden; yaşarken ağlıyorum ölünce kim ağlarsa ağlasın demiştim J Hemen satın aldım. Bir solukta okudum. Benim bir süre başucu kitabım oldu. Nasıl kitap okursunuz? Ben altını çizerek okurum. Sonra tekrar döner, çizdiğim satırlara göz atarım, bana iyi gelir.
Eminim hepiniz ölümün kokusunu, acısını yaşamışsınızdır. Ben ölümle babamın kanser olduğunu öğrendiğimiz gün tanıştım. Dedi ki; geliyorum. Altı ay onun kokusunu, korkusunu yaşadım. Sonra bir gün geldi, ama yalnız gitmedi. Babamı alarak gitti. Babamı bizden alan ölüm ilk uyanışıma sebep oldu. Babam bir vardı, bir yok oldu. Çok üzüldüm onun için, keşke yaşasaydı, daha kim bilir tadacak ne mutlulukları ve hüzünleri olurdu ama son geldi mi, keşkeler etkisiz.
Çok ağladım, çok üzüldüm çok erkendi, henüz ona onu çok sevdiğimi bile söyleyememiştim. Adaletsizdi dünya, peki ya ben? Ben adaletli miydim? Neden anda söylememiştim babacığıma onu çok sevdiğimi?
Yaşamın anlık olduğunu, bir var bir yok olduğumuzu ocağımıza gelip geçen ölüm öğretmişti.
Her şey anda yaşanmalıydı.
İşte o andaki bana baktığımda ne kadar mutsuz olduğumu bilmiştim. Mutsuzdum, huzursuzdum, yapmak isteyip yapmadığım çok şey vardı ve yarın ölmüş olabilirdim. Dehşete düştüm, korktum ama ölmekten değil, ölürken pişman olmaktan. Otuz yaşındaydım ve kitleye uymuş, sürükleniyordum. Bir sürü korku, öfke biriktirmiştim. İçimde bir sıkımlık cesaret kalmıştı, onu kullanacak mecalim bile yoktu. Aslında çoktan yaşayan bir ölüydüm. Sürüklenirken bir hayat kurmuştum. Bu hayatta benden başka oyuncular vardı. Benimle birlikte oyun arkadaşlarımın mutsuzlukları arttı. Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktı, oyunuma ve oyunculara bulaşmıştı.
Herşeye rağmen bir çıkış yolu olduğunu bildim.
Bir cesaret en bunalım halimde ayağa kalktım ve seçim yaptım. Önce kendimi sonra hayatımı değiştirecektim. Yaptım da.
Kolay olmadı. Zorlukları yaşarken, canlı ceset olan ben yeşerdim, canlandım.
Önce kendimi değiştirmeye başladım. Gerçekte kim olduğumla yüzleştim, ne olmak istediğime karar verdim. Bu süreçte mutsuz olduğum evliliğimi bitirdim. Oysa ne çok korkuyordum boşanmaktan ve sonuçlarından. Ama şimdi bakıyorum yaşadığım her zorluğa rağmen ölmedim, yaşıyorum. Her şeyi de yoluna koymuşum. Nefes aldığımız sürece çözüm her zaman vardır Can Kuşlarım. Nefesimiz bizim varlığımızın kanıtıdır. Biz varsak istediğimiz her şey vardır.
Yaklaşık iki ay sonra otuz altı yaşıma gireceğim. Altı yılda bu olgunluğa geldim. Olgunluk yaşla değil yaşanılanlardan çıkartılan derslerle oluşuyor. Eğer ben eski bende kalsaydım, şu an mutsuz, korkak, öfkeli, kıskanç, yaşayan bir ölü olurdum. Şu an yaşayan bir canlıysam bunu cesaretime, tutkuma ve Allah’a olan aşkıma borçluyum.
Görünürde öyle güçlü, kuvvetli bir yapım yoktur. Çabuk düşerim. Düşüşlerimi sevmeyi öğrendim. Her düşüşümde daha güçlü ve cesaretli ayağa kalktım.
Ölmek ölmektir işte. Şu yaşadığımız yalan dünyadan göç etmek demektir. Beden yok olur ama ruh asla. Altı yıl önce dünyasal beni doyurmaya çıktığımı sanıyordum, oysa ruhumu doyurmaya çıkmışım, bugün bunu çok iyi biliyorum.
Dünyasal olarak birçok şey yapmış olabilirsiniz, peki ya ruhunuz? Onun için ne yaptınız? Onu ne kadar dinlediniz? Hatırlayın, şu andaki siz geçici, oysa içinizdeki ruh ebedi.
Ölümden korkmayın. Ölmek bitiş değil, başlangıçtır. Ama bitiş çizgisini gülümseyerek göğüslemektir bütün mesele. İşte o zaman arkada bıraktığınız siz ağlamaz. İnsanlar zaten çoğunlukta kendileri için ağlar ölenin arkasından. Sonra da hayatına devam eder. Yalan dünya burası.
Şu dünyada cesaretli olan insan ölüme de cesaretle gider. Ölmek güzel şey arkadaş. Dünyaya kazık mı çakacağız?
Ama ölmeden önce yaşanacak çok şeyimiz var. Yaşayalım dibine kadar. Kendimize yenilmeyelim. Bizi bizden başkası engelleyemez. Hayatınızdaki olumsuz şeyleri görmezden gelmeyin, örtülemeyin. Üzerine gidin, yüzleşin. Korkmayın, sadece bir adım sonrası çorap söküğü misali kolay inanın. Seçimlerimiz bizi biz yapıyor. Yaptığınız seçimlere göz atın, aklınıza ve kalbinize yatmıyorsa değiştirin gitsin. Siz gideceğinize onlar gitsin.
Yaşayın şu yalan hayatı dibine kadar. İşte o zaman ölürken ağlamaz, kahkaha atarsınız. İki şekli var yuvaya dönüşün. Birincisi; alın beni buradan, yapamadım, yoruldum feryadı ve pişmanlıkları ile, ikincisi alın beni yaşanacaklar bitti, yeni macera vakti kahkahaları ile. Siz hangisini tercih edersiniz? Seçim sizin. Hatırlayın, neyi seçerseniz ona göre yaşarsınız. Her iki durumda yalnız değilsiniz. Allah yanımızda her zaman ve daima. Öyle ise cesaret isteyelim Allahtan.
Ben Sevgi Periniz size akıllı cesaret dolu farkında bir yaşam diliyorum. Hatırlayın, seviliyorsunuz.
http://fizy.com/#s/127wr4
http://fizy.com/#s/1be1ds Hepsini yeni sekmede açın lütfen :)
http://fizy.com/#s/127rr6
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder