Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Noooooo! Sakın Söyleme :)

Sakın kimse bana kilo almışsın demesin. Bu cümleyi duyduğum zaman olmayan cinlerim tepeme çıkıyor. Duymaya katlanamadığım en can alıcı konudur. Kilo benim takıntım. Bundan özgürleşmeye niyetim yok. Zayıf olmaktan memnunum arkadaş. O kiloları vermek için çok uğraştım. Bir de şimdi zayıfım ya bazıları ‘ ay çok zayıfsın, biraz kilo al güzelleşirsin’ demiyorlar mı ağzım açık kalıyor. O yüzden mi acaba bunca kadın yaz geldi diye spor salonlarına hücum ediyor ve rejim yapıyor? Kilo ne zamandan beri güzellikten sayılıyor.  Sayılıyorsa eğer benim kitabımda yok. Bana göre zayıflık güzelliğin yüzde ellisidir. Kendimi zayıf, fit hissettiğim an güzelimdir, es kaza kilo alayım kendimi çirkin hissederim. Ben buyum. Ama insanların kilolarıyla işim yok. Kim nasıl isterse öyle yaşar. Birlikte olduğum adamın da fit olmasını isterim. İtiraf ediyorum takılmıyormuş gibi davransam da katlanamıyorum yağlı bir vücudaJ Bence herkes bedenine bakmalı.
Sonra kimse depresyondayken, güçsüz olma hakkımı kullanıyorken bak sen çok güçlüsün demesin nevrim dönüyor. Hele bunu söyleyen sevgilimse direk yok sayıyorum. Cidden. Çünkü ben güçsüzken ve bir destek isterken hayatımdaki adamın bana sen güçlü bir kadınsın demesi aslında ben şimdi sana destek olamayacağım, bir zahmet sen problemlerini hallet, sonra görüşürüz demektir. İyi günde, lay lomda yanındayım ama kusura bakma sorunlarında kahramanın olamam demektir. O zaman direk oldu sana iyi günler misali hayatımdan çıkartırım o adamı J .
Bir de bir de sokakta, parkta teyzelerin, amcaların direk Güneş’im için ay bunu sen mi doğurdun ya da bakıcısı mısınız soruları yok mu sevinsem mi bozulsam mı bilemiyorum.
Öğrenci gibisin söylemlerine de hoşt diyesim geliyor J Öğrenciler bunun ayırtına varabiliyor büyükler varamıyor şaşılacak şey. Oh işte ben hep genç kalacağım.
Başka başka?
Annemin otuz beş yaşındaki bana bu saatte nereye gidiyorsun sorusuna hala şaşıyorum. Gelmişim orta yaşa ama yok hala annemin gözünde ergen misali korunup kollanması gereken bir genç kızım. Bir de küçükken çocuğum kime söylüyorum ve dersin yok mu sorularına dayanamazdım şimdi aynısını anne olan ben Güneş’ime soruyorum. Çaktırmayın J
Yeni tanıştığım bir adamın nerede, kiminle yaşıyorsun sorularına katlanamıyorum. Herhalde içgüveysi gelecek bana ki soruyor.
Okulda müdürün saati göstererek arkadaşlar derse demesi yok mu, tekrar yerime oturasım geliyor. Sanki çalışmıyoruz, sorumluluğumuzu bilmiyoruz. İnadına her dediğinde oyalanıyorum.
Oh, senden iyisi yok, öğretmen olmak varmış diyenleri kıştlayasım geliyor. Ancak rehabilite olabiliyorum arkadaş ben, sizin haberiniz var mı? Çalıştığım o altı saatte bir dakika oturmuyorum, evdeki derslerim de cabası. Hanginiz evinize geldiğinizde dersim var, çalışmam lazım diyorsunuz ve çalışıyorsunuz. Tabi benden iyisi yok değil mi?
İnsanların bağırıp, çağırmasına, terör estirmesine, psikolojik baskı yapmasına, küstahça emretmesine dayanamıyorum ve bana yapılmasına izin vermiyorum. Tamam, sevgi perisi olabilirim ama ezik değilim çok şükür. Önceleri bunlara tepkimi aynı yoldan verirken şimdi alçak sesle uyarıyorum, yani sevgi otoritemi kullanıyorum. Çünkü sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapmayacaksın. Baya terbiye oldum.
Eskisi gibi bunlara takılmıyorum. Çözümü olan şeyleri çözümlemeyi öğrendim, çözümleyemeyeceklerime de kabul vermeyi. İnsanız işte hepimizin düşünceleri farklı ama onaylamak zorunda değilim. Onaylamadığım ortamlarda bulunmamayı seçiyorum, bulunmak zorundaysam da çoğunlukta sessiz kalmaya çalışıyorum. Dikkat edin çalışıyorum J
Sizlerin de var mı katlanamadığınız söylemler, sorular, durumlar? Yazın bana lütfen.
Ben Sevgi Periniz duymayı çok sevdiğim cümleyi şimdi kalpten size söylüyorum;
İYİ Kİ VARSINIZ ve SEVİLİYORSUNUZ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı