Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

10 Mayıs 2012 Perşembe

Eski Eşyalar, Anılar ve Dostlar :)

Eşyalarımı satmaya karar vermiştim Can Kuşlarım. O da ne hiç birini satamadım iyi mi? Ben görmeyeli eskiciler bile yenici olmuş. Sekiz yılın üzerindeki eşyaları satın almıyorlarmış, gelip bakmadılar bile. Direk ret edildim J, Varsın olsun öyle olsun. Eskiden eşyalarıma bağımlıydım. Anıları vardı ve dünya para ödemiştim. Sonra elimdeki telefonu satamadığım sehpanın üzerine koydum, duvara yaslandım ve film izledim. Bu eşyalar ile yaşarken hiç mutlu olamamıştım. Sanırım bir tek alırken mutlu olmuşumdur. Sonrası hüzün, hayal kırıklıkları. Kahverengi koltuğum dile gelse anlatsa size. Dert ortağımdır o benim. Ne çok ağladım onun üzerinde. Güneş’im o satamadığım sehpaya resim yaptığında ne çok kızmıştım içimden. İyi ki yapmış, ondan değerli değil.
Sonra aldığım ilk günden beri mutlu olmadığım, sığdıracak bir yer bulamadığım josefin  koltuğuma baktım. Ona bakınca hep seni hatırlayacağım Aytaç. Bana gelir gelmez ona atlayıp, uzanmanı, hatta ve hatta sahiplenmeni koltuk olmasa da gülümseyerek hatırlayacağım. Aytaç benim çok sevdiğim bir arkadaşım. Güneş’imin dayısı J
Sonra bu eve taşındığımda doğum günü hediyesi olarak arkadaşlarımın aldığı kitaplığa baktım. Çok sevinmiştim. Esra o gece tek başına kurmuştu da ağzım açık kalmış, takdir etmiştim. O geceyi de hep hatırlayacağım canım arkadaşım.
İkili koltuk Güneş’in zıplama alanı. Zavallı koltuk, ne sağlammış J
Sonra yatak odasına geçtim. Anlamı büyüktür. Boşandıktan sonra elden çıkartmak istemiştim, kıyamamıştım. Rahmetli babam almıştı. Beraber gitmiştik almaya. Hangisini istiyorsan onu alalım kızım demesi dün gibi kulaklarımda. Canım babam J Ama yatak odasındaki mutluluğum da aldığım andır. Hiç mi mutlu olmadım? Oldum tabi ama gözyaşlarım daha fazla. Ben de ne ağlakmışımJ Onları şimdilik yine bırakmayacağım. Canım babacığımdan hatıra. Bundan sonra onlarla mutlu olmayı seçiyorum.
Eskiye neden bağımlıyız bu kadar acaba Can Kuşlarım? Bizden çok yaşıyorlar. Babam öldüğünde, evlendiğinde aldığı koltuk salonun başköşesindeydi.
Sadece eşyalara bağımlı değiliz ki. Eski sevgiliye, giysilerimize, ayakkabılarımıza, arabamıza, mahallemize ve daha birçok şeye. Daha da kötüsü eski duygularımıza bağımlıyız. Eski aşkımıza, acımıza, öfkemize, yenilgilerimize kısaca bizi mutsuz eden her şeye bağımlıyız. Bağımlılık kötüdür. Bizi köleleştiriyor. Neden bunu yapıyoruz peki? Bence yenilikten korkuyoruz. Eski bildiğimizi, bizi mutsuz etse de güvenli olarak algılıyoruz. Oysa yeniyi bilmiyoruz. Belki de yeni daha güvenlidir. İşte adı üzerinde bilinmez. Bilinmeze cesareti olmayanlar yürüyemez. Sizler cesaretli misinizdir Can Kuşlarım? Eminim öylesinizdir.
Ben önce duygu eskiciliğimi bıraktım. Şimdi eşya eskiciliğimi bırakıyorum. Bırakırken anılar, gözyaşları onlarla birlikte gidiyorlar. Alan insanlara hayırlı gelsinler, onlar mutlu olsunlar. Zaten eşyanın ne kabahati var? Sadece sıfırdan başlamak istiyorum.
Bakalım, evden tek tek giderlerken neler hissedeceğim. Hepsini sizlerle paylaşacağım. Ama  onlar gitmeden önce veda partisi vereceğim. Arkadaşlarımı çağırıp, kutlayacağım. İyi ki varsınız diyeceğim. Boş verin eşyaları bana sizden haber verin diyeceğim. Kadehlerimizi kaldıracağız ve yeni başlangıcıma içeceğiz.
Sizler de davetlisiniz. Bize katılmak ister misiniz Can Kuşlarım? Resmen tanışmıyor olabiliriz ama ben sizi biliyorum siz de beni. Katılmak isterseniz kapım size sonuna kadar sevgiyle açık ve heyecanımı paylaşırsanız çok mutlu olurum. Bekliyorum J
Ben Sevgi Periniz sizi seviyorum bilinmezin heyecanını sevdiğim gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı