Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

20 Mayıs 2012 Pazar

" TAYYİP ERDOĞAN TİYATROYA GİTMİYOR "

Muhalefetin önde gideniydi Aristofanes. Ülkede kötü giden şeyleri eleştiren oyunlar yazar, çıkar oynardı binlerce kişilik anfi tiyatrolarda. Ön sırada ülkeyi yönetenler oturur, halkla birlikte dikkatle izlerler, bundan ve halkın tepkisinden kendilerine ders çıkarırlar, alkışlarlardı Aristofanes'i.

Aristofanes'i özelleştirmek Antik Yunan'da hiç kimsenin aklına gelmemişti!!

Tiyatro bin yıldır muhaliftir, muhalif kalacaktır, çünkü halkın sesidir. Yöneticilere yanlışlarını anlatmak için var tiyatro.

Abdülhamit döneminde, padişahı anımsatacak sözler yasaklanmıştı. Kendisi Yıldız Sarayı'nda oturduğu için yasak sözcülerinden biri de " Yıldız " dı. Kavuklu Kel Hasan Efendi, bu kelimeyle bir tuluat yapar, biraz da elinde olmayan nedenlerle, tuluat öyle birşeydir, akla gelir, ağızdan kaçar. Ağızdan kaçan bu söz üzerine alkıştan yıkılır tiyatro!
Halkın söylemek isteyip de, dile getirmekten korktuğunu söylemiştir komik-i şerif. Gece eve gelince , herhalde sabaha karşı tutuklanırım, diye düşünür Hasan Efendi. Sabah gelen olmaz, ancak o gece sahneye çıkmaz kavuklu. Üç gün bekler evinde, bakar ki tutuklanmaya gelen yok, dördüncü gece çıkar sahneye, izdiham vardır tiyatroda.

" TAYYİP ERDOĞAN TİYATROYA GİTMİYOR "

Abdülhamit'in hiç aklına gelmemiştir Kel Hasan Efendi'yi özelleştirmek !
Demokrat Parti'nin son dönemlerinde, ete fahiş zam geldiğinde;
Zaten bu millet Etyemez'de oturuyor !
cümlesini nakşeder İsmail Dümbüllü, oyunun münasip yerinde. Ardı arkası kesilmez alkışın.
Dümbüllü'yü özelleştirmek Adnan Menderes'in aklına hiç gelmemiştir.

Eski liderler tiyatro'ya giderlerdi. İnönü, Ecevit, Demirel Özal tiyatroda kendilerini eleştirenleri alkışlamışlardır. Erdal İnönü düzenli bir tiyatro izleyicisiydi. Bizim tiyatromuza muntazaman gelir, gizlice bilet aldırır, arka sıralarda otururdu.

Tayyip Erdoğan tiyatroya gitmiyor. En son ne zaman gitmiş acaba ? Hiç gitmiş mi ? Dünyanın hiçbir yerinde devlet destekli tiyatro olmadığını ileri sürüyor.. Var ! O bilmiyor. Danışmanlar ?

AVRUPA'DAKİ DEVLET TİYATROLARI

Avrupa'nın her ülkesinde, her kentinde Ulusal Tiyatro adıyla devlet tiyatroları vardır. Şehir tiyatroları vardır. Bu tiyatrolar yalnız devletten destek almaz. Kentin belediyesinden ciddi bir yardım alır. Çünkü o kentlerde, otopark, pazar yeri ve benzeri yerlerden belediyenin topladığı para içinde yüzde bilmem kaç olarak tiyatro vergisi bulunur.

Belediye sadece kanalizasyon yapmaz, o kentin kültür ve sanat düzeyini yükseltmekle de yükümlüdür, diye düşünür batıda. Bir havuzda toplanan para, her yıl devlet tiyatrosuna, şehir tiyatrosuna ve o kentteki özel tiyatrolara dağıtılır. Tiyatrolar böyle yaşarlar ve daha iyi oyunlar üretmekle uğraşırlar. Muhtasarı mi ödemesek, yoksa kirayımı, gibi dertleri yoktur.

BAŞBAKANIN ÖZELLEŞTİRMEDEN KASTI

Paris'teki Devlet Tiyatrosu Comedie Française oyuncularına kazançtan pay ödemektedir. 15 yıl önce Japonya'nın ulusal tiyatrosu Kabuki'yi tanıtmak amaçlı geleneksel dünya turnesi için ayırdığı para Türkiye'nin bütçesinin yarısıydı.

Başbakan'nın özelleştirmeden kastı nedir ? Tiyatro şeker fabrıkası değil ki, ihalesine saldırı olsun. Hiçbir iş adamı tiyatro almak istemez. Ülkemizdeki tiyatro para kazanan bir şirket değildir. Sakıp Sabancı Küçük Sahne'ye, İstanbul'u Satıyorum'u izlemeye gelmişti. Perde arası kuliste çay içtik bana şunları sordu;

" Tiyatro kaç kişilik ? Bilet kaç para ? Kaç kişi çalışıyor burada ? Hepsi sigortalı mı ? Kira ne kadar ? Gazete ilanı kaç para ? Yılda kaç ay açık tiyatro ?
Yanıtladım soruları. Hıncahınç dolu oynadığımız bir dönem. Kafasında bir hesap yaptı, çayından bir yudum aldı. Yapılmaz bu iş ! dedi.

Direnemeyen özel tiyatro bir gün batar, kapanır.

Devlet ve Şehir tiyatroları, halka tiyatroyu sevdirmek amaçlı, çok ucuz bilet satarak tiyatro alışkanlığını yerleştirmek , özel tiyatroların altından kalkamayacağı oyunları sergilemek için vardır.
İstanbul Şehir Tiyatrosu, çağdaş tiyatromuzun babası Muhsin Ertuğrul'un çocuğudur, ona Türk dokunulamaz ! Ona dokunmak Türk Tiyatro Tarihi'ne saygısızlıktır.

Tiyatrodan korkmayınız. Tiyatro hayatın aynası. Aynaya bakmaktan korkuyorsanız, eve dev aynası alınız..

FERHAN ŞENSOY 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı