Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Dereyi Görmeden Paçayı Sıvayıp, Donu Kaptırmayın :)



Sadece iki gözünüzle gördüğünüz şeye inanın Can Kuşlarım. Duyduğunuza itibar etmeyin. Duyduğunuz ya da anlatılan şeyler vaatlerden ibarettir. Hep anlatılır, hep söylenir ama eylem genelde aynı orantıda olmaz, olamaz nedense. Çünkü bizler gelecek odaklıyız. Gelecekte bize yapılacaklarla, verileceklerle mutlu oluyoruz. O gelecek geldiğinde ve beklediklerimiz olmadığında hayal kırıklığı, üzüntü ve öfke yaşıyoruz. Yani dereyi görmeden paçayı sıvayıp donu kaptırıyoruz J Neden don? İç çamaşırımız bedenimizdeki mahrem yerimizi korur oysa bizim en mahrem yerimiz duygusal alanımız. Onu nedense koruyamıyoruz, haince talan ediyoruz.
Ne yazık dere için çırpınıyoruz, ulaşamıyoruz. Denize yol açmayı bırakın henüz deniz hayalimiz bile yok. Oysa okyanus hayali olan denize, deniz hayali olan dereye, dere hayali olansa gözyaşlarına ulaşır. Sizler nereye ulaştınız Can Kuşlarım?
Hep sevileceğimiz, özleneceğimiz, önemseneceğimiz o anları bekleriz. Neden gelmez Can Kuşlarım? Çünkü ana bakmayız. Anda mutsuzuzdur ama olsun karşımızdaki değişecek, bizi sevecektir. Andaki duygumuzu görmezden gelir, ufukta bile belli olmayan bir gelecek için umutlanır ve mutlu oluruz. Çok gereksiz, inanın. Bize sadece an gereklidir. Anda yaşadığımız duygular, olaylar, durumlar geleceğimizi belirler. Vaatler, beklentiler asla geleceğimizi olumlu etkilemez.
Anda yaşadığımız ilişkide, yaşadığımız evde, çalıştığımız işte mutlu değilsek durup düşünmeliyiz. Mutlu ve mutsuz olduğumuz anların oranlarını belirlemeliyiz. Körü körüne yaşamak bizi mutlu etmiyor. Ha gayret her şeyin düzeleceğine olan inancımız gün gelip inançsızlık olarak fatura ediliyor. Boş umutlar bizi umutsuzluklara sürüklüyor. Yaşama sevincimizi kaybediyoruz.
Ben bu saatten sonra sadece iki gözümle gördüğüme inanmayı seçiyorum. Maymun gözünü açtı Can Kuşlarım J Eylemi olmayan duyduklarımla hayatıma yön vermem. Vaatlere de karnım tok. O kadar çok yedimki ancak hazmedebildim. Size sert gelebilir bu tavrım. Ama ben de durup dururken bu sonuca varmadım.  
Aslında şu hayatta hepimiz sadece sevmek, sevilmek ve mutlu olmak istiyoruz. Olamadığımız yerde ısrar etmek nedense bizi yaralıyor hep.
İnanmayın Can Kuşlarım ve sizler de dürüst olun. Biliyorum doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama kovulmayasınız diye her sustuğunuz an sizi mutluluktan kovulmaya sürüklüyor.
Tercih sizin. Ben etmiyorum, dürüstlük benim pusulam. Çok kovulmuşumdur dokuzu bırakın on dokuz köyden. Olsun inançlarıma ihanet edip kendimden kovulmak istemem. İnsanın kendinle hesaplaşması kovulmaya benzemez. Doğru bildiğinizden şaşmayın. Doğru bildiğimden şaştığım her anın bedelini çok ağır ödedim. İçine girdiğiniz durumlar unutuluyor ama kendinizle hesaplaşma çok uzun sürüyor ve yıpratıyor.
Kişi işte herkesi kendisi gibi bilirmiş. Ben bilmem arkadaş. Ben beni bilirim sadece, nereden bileyim karşımdakinin içini?
Bana söyleneni ölçerim, tartarım sonra eylemlerine bakarım örtüşüyor mu ve sonuca varırım. Buraya öyle kolay gelmiyoruz değil mi Can Kuşlarım? Yaşadıklarımız, yaşattıklarımız bizi biz yapıyor.
Kendimize değer verdiğimiz oranda değer görürüz bunu kulağınıza, kalbinize ve aklınıza kazıyın. Kendini değerli gören birey inançlarını satmaz, isteklerini yok saymaz, kovulsa bile kendine yeter. Kendine yetebilen insan herkese ve her şeye yeter.
Ben on dokuz köyden kovulan Sevgi Periniz sizin kalbinize talibim. İzin verir misiniz? Verseniz de vermeseniz de canınız sağolsun. Hatırlayın SEVİLİYORSUNUZ!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı