Üzülme!
Dert etme can!
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları
söyleme bana
Elinde olanlardan
bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz
mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek
mi?
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

* Mevlana

26 Aralık 2011 Pazartesi

Soyun :)


Çıplaklık size ne anlam ifade eder Can Kuşlarım? Çıplaklığı sever misiniz? Ne derece çıplak kalabilirsiniz? Maşallah fiziksel olarak neredeyse çırılçıplak geziyoruz. Oramızı, buramızı açıyoruz. Niçin yapıyoruz bunu? Amacımız nedir? Nerdeyse memelerimiz ve popumuz meydanda, naklen yayın misali. Ama ne kadar fiziksel olarak kırmızı noktaysak, ruhen de bir o kadar siyah noktayız. Kapalıyız, geçilemez levhamız var önümüzde. Bedenimi dikizleyebilirsin ama ruhumu asla misali. Neden ama neden? Bir sebebi vardır değil mi? Ne kadar açık seçiksek fiziksel olarak, bir o kadar da ruhen kapalıyızdır, kimse duygularımızı, ne mal olduğumuzu anlasın istemeyiz. Fiziksel olarak ille de dikkat çekmek isteriz çünkü başka bir özelliğimiz yoktur kendimizce ama farkında değilizdir. Birinin dikkatini bedensel çıplaklığımla çekmeyi tercih etmem ben. Ne gerek var buna. İnsanların dikkatini çekmek için sevgi dolu bir tebessüm yeter de artar bile. Tabi davranışlarımız, konuşma, insanlara yaklaşım, sesleniş tarzımız güzel, içten, samimi olmalı. Bedenimiz aslında çok kutsal, bir anlamı var. Ruhumuzun dünyada var olabilme aracıdır bedenlerimiz. İlahi bir araç hem de. O bedenle ilahi aşklar, sevişmeler yaşıyoruz, çocuk doğuruyoruz, bu anlamda da çok kutsal. Bu kadar değerli, kutsal bir şeyi neden dikizletiyoruz ve bundan zevk alıyoruz acaba? Ruhumuzun giysilerini çıkartmak, çırılçıplak kalmak daha önemlidir bence. Çırılçıplak kalabilir misiniz Can Kuşlarım? Ben kalalı çok oldu. Evet, kolay değil ama imkânsız de değil inanın. Ruhumuza giydirdiğimiz elbiselerimiz bize çok ağır geliyor Can Kuşlarım. Yazık L

Ruhen çıplaklık ne demektir? Bence hani gerçekten sevdiğimiz adamla ya da kadınla sevişirken bedensel çıplaklığımızın yanında sadece biz oluveririz, hani önünü, arkasını ya da bizim hakkımızda ne düşündüğünü düşünmeyiz, işte o misal ruhen çıplaklık. Sadece neysek o! İyisiyle kötüsüyle nasılsak öyle. Ama ruhen soyunduğumuzda yanımızda kimse olmasına gerek yok, sadece biz ve biz. Soyunun Can Kuşlarım. Çırılçıplak kalın. Kalın ki kendinizi tanıyın. Öyle hemen bir anda soyunmanıza gerek yok. Yavaş ve alışarak yapabilirsiniz striptiz misali J Ben mi? Evet ben de striptizle başladım. Yavaş, yavaş yaptım ama alışmam hiç kolay olmadı. Yılmadım, devam. Dansımdaki her hareketim canımı çok yaktı. Olsun, ruhen giyinikken canım zaten çoktan yanmıştı ki ben alışkındım. Ha giyinikken ha soyunurken ne fark ederdi ki? Evet, yolun başındayken böyle düşünüyordum ama sonra fark ettiğini fark ettim J Nasıl mı? Kendimdeki değişiklikleri gördükçe, önce arkadaşlarımın, çocuğumun, eski eşimin sonra da tanımadığım insanların bana davranışlarındaki değişikliği gördükçe. Ben soyundukça, saflaşınca herkesin de davranışı, yaklaşımı samimi oldu. Çünkü artık elbiselerim, girilemez levham yoktu. Onun yerine kalbimde kocaman lütfen girin levhası vardı. Kalbim gelen, geçen hanıyken, dergâh oldu. Ruhumun kurtuluş yolu buydu, özüne ulaşmasıydı. Peki, benim özüm neydi? Özüm gerçek sevgi, şefkatti. Önce kendimi sonra herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabullenmeyi öğrendim. Hiç kolay değil inanın ama ruhum bunu istedi. İyi ki istemiş, yoksa içimdeki sanılarla ve zanlarla hayatımı ve hayatımdakileri zorlayacaktım. Şefkatle peki demeyi öğrendim. Evet, herkese ve her şeye peki hem de şartsız, koşulsuz peki. Bu soyunma oyunumda büyüdüm, olgunlaştım, törpüledim kendimi kanırtarak. Kanadı evet hem de çok çünkü kat kattı giysilerim ve yapışmıştı üzerime, çıkartmak için kazımam gerekti. İnanın Can Kuşlarım, insanın her şeyi ve herkesi koşulsuz kabul edebilmesi için tek yol bu. Ne mal olduğunu fark etmesi gerek. Ben kimseyi sevmeyen, huzursuz, şikâyetçi, mutsuz şirindim J Kendini düzeltmeyen biri kimseyi düzeltemez ya da koşulsuz sevemez. Kendimi koşulsuz sevmek benim için en zoruydu. Ne mal olduğumu fark ettikçe her katmanımda zorlandım, ama başardım. Buydum ben. Sevmeyi öğrendim kendimi. Sevin kendinizi Can Kuşlarım. Bunun için ne yapacağınızı biliyorsun. Aynanın karşısına geçin ‘BEN KİMİM’ diye sorun kendinize. Gerçekten, içten sorarsınız size cevap verecektir. Ama sakın korkmayın, o sizsiniz.

Bu yolun sonu mutluluk hep hatırlayın. Bunu başardıkça bedensel çıplaklığa ihtiyaç duymayacaksınız. Sadece kabul enerjisi yayan bir insan nasıl olur da dikkat çekmez. Çeker tabi ki hem de sevgiyle kabul görür. Kendinizi anlatmaya gerek kalmaz. Zaten siz koşulsuz kabuldesinizdir ve kabul de göreceksinizdir.

İster Ruhen çıplak kalın, ister örtülenin ya da ister bedensel soyunun, ister sarıp sarmalanın; Sevgi Periniz sizi çok ama çok seviyor. Gönül dergâhımdan size sonsuz sevgi ve kabul gönderiyorum, lütfen alın J


2 yorum:

  1. bayıldımm bu yazıya kaleminize yüreğinize sağlık..ben de çok dekoılte giyen hatta dekolteleriyle meşhur olmuş biriyim arkadaşlarım arasında:)))nedenini hep bende merak ederdim ama bu yazıdan sonra başka bi taraftan bakmaya başlıycağım kesin ruhumun çıplaklığına gelince normaldede çok rahat ifade eden kendini eleştiren biriyim ama sanırım sizin mertebenize henüz yükselemedim amacım tabiki o ama ben oğlum dışında kimseyi henüz koşulsuzca bş kabule geçemedim uğraşıyorum dediğiniz gb yavaş yavaş soyunuyorum bende ÖZ ümü bulmaya niyetliyim bu yolda bende yürüyorum yürüycemde siz de artık eminim bana eşlik edenlerden olucaksınız hissediyorum iyiki varsınız içsesimmm:)))

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Can Kuşum, burada as olan kendini eleştirmek yok, sadece kendini gerçekte neysen yani tanımaktır. Sen yola çık, beni göreceksin elimde sevgi fenerimle kuşum. Seni seviyorum :)))

    YanıtlaSil

İzleyiciler


Osho

‎''Kişinin her zaman doğru yolda gideceğinin garantisi
yoktur. Birçok kere birçok şey insanları yanlış yola yönlendirir çünkü doğru
kapıya gelmek için birçok kere yanlış kapı çalınır. Hayat böyle...

Eğer ilk seferde doğru kapıya rastlanılırsa onun doğru
olduğu anlaşılamaz. Her yer, her şey kırmızı olsa başka hiç bir renk olmasa
kırmızının ne olduğunu kimse bilemezdi. O yüzden son tahlilde hiç bir çaba
boşuna değildir. Her çaba kişinin gelişiminin doruk noktasına ulaşmasına katkı
yapar. İnsan asla kararsız olmamalı... Yanlış yola sapmak endişe yaratmamalı.
İşte bu önemli bir sorundur. İnsanlara asla yanlış bir şey yapmamaları
öğretiliyor.

Onlar yanlış bir şey yapmaktan o kadar korkuyorlar ki, hiç
bir şey yapmıyorlar, hareket kabiliyetini yitiriyorlar. Mümkün olduğu kadar
hata yapın. Ama bir şeyi unutmayın. Aynı hatayı tekrarlamayın. O zaman gelişirsiniz.
Yoldan sapabilmek özgürlüğünüzün bir parçasıdır. Bu doğru, bu yanlış diye bir
şey yok. Hayat o kadar kesin değil, onu bu kadar kolay etiketleyip
sınıflandıramayız. Hayat her şişenin etiketli olduğu ve neyin ne olduğu bilinen
bir eczane değildir. Hayat bir gizemdir, her an tetikte olunmalıdır. Neyin
doğru neyin yanlış olduğu hakkında önceden hazırlanmış yanıtlara güvenilemez.
Hayat çok hızlı ilerler dinamiktir, iki an asla birbiri ile aynı değildir, o
yüzden bu anda doğru olan bir şey, bir sonraki anda doğru olmayabilir. Bu
değişen hayata nasıl tepki verileceğine kişi o anda karar vermelidir.

Hayat böyledir..
Onun için hazırlık
yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde
bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı
bu.
Her zaman şaşırtır ve
sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle
dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını
görürsün...
Eğer gözlerin varsa…''


UBUNTU :)

UBUNTU :)
Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur. Nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demekmiş

Bob says

Bob says
Onun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa kabul edersin ki; insanlar hata yapar onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. Seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir. Kalbini. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil.
Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım?

Ömer Hayyam;


Evvela;

Benim rızam olmaksızın

Dünyaya getirildim.

Hayatta;

Hayretimden başka bir şeyim artmadı

Sonra yine elimde olmadan

Bu dünyadan göçeceğim

GELMEKTEN, KALMAKTAN, GÖÇMEKTEN

Maksat ne?

Hala anlamış değilim!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı